Bu yılın ocak ayında bankalardaki toplam mevduatın yüzde 40.4'ü krediye dönüştü. Banka kredileri 16.5 katrilyon liraya ulaştı.
Halbuki geçen yılın ocak ayında bankalardaki toplam mevduatın yüzde 53.4'ü krediye dönüşmüştü.
1999 yılının ocak ayından bu yana mevduat ile bankalara gelen para yüzde 90 oranında artmış. Buna karşılık aynı dönemde (12 aylık sürede) kredilerdeki artış sadece yüzde 49 oranında. Enflasyonun etkisini çıkarırsanız, kredilerde reel olarak gerileme var...
Demek ki, faizlerin düşmesine rağmen kredi kullanımı artmıyor.
Demek ki bankalar mevduattan topladıkları paranın daha az kısmını krediye dönüştürüyor veya dönüştürebiliyor.
Bir hesap yapalım: 2000 yılı ocak ayında da bankalar (1999 Ocak ayındaki gibi) mevduatın yüzde 53.4'ünü krediye dönüştürebilse idi 21.7 katrilyon liralık kredi vereceklerdi. Halbuki 2000 yılı ocak ayı krediler toplamı 16.5 katrilyon lira. Bankalar 5.5 katrilyon lira kaynağı krediye dönüştürememiş. Ekonomiye bu kadar kaynak enjekte edilememiş.
Bu az bir kaynak değil. Küçük bir rakam değil. Ocak ayında kullandırılan toplam kredinin yüzde 31'i dolayında bir kaynak krediye dönüşememiş görünüyor.
Burada iki soru ortaya çıkıyor:
(1) Banka kredileri neden artmıyor? Kredi kullanmak isteyen mi yok? Yoksa bankalar mevudattan topladıkları paraları kredi yerine başka alanlara mı kaydırıyor?
(2) Kredi olarak kullandırılmayan yaklaşık 5.5 katrilyonluk para nerede?
Faizin gerilemesi ile kredi talebinin artması beklenir. Müteşebbisin yatırım ve üretim kredisi için, halkın tüketici kredisi için bankaların önünde sıraya girmesi beklenir.
İstikrar tedbiri ile faizi düşüren diğer ülkelerde bu böyle olmuştur.
Ama bakıyoruz bizde böyle bir şey yok. Geçen yıl başlayan durgunluğun sürmesi nedeniyle müteşebbis yatırım ve üretim artırmak için (faiz ucuzlasa da) borçlanmayı göze alamıyor. Tüketici gelecek hakkında henüz güvene kavuşamadığından ne cebindeki parayı harcıyor ne de borçlanmaya cesaret ediyor. Açık anlatımıyla bankalara talep baskısı yok.
Gelelim ana konuya: Mevduatın krediye dönüşmeyen kısmı nereye gitti? Cevap: Yurtdışına gitti. (1) Bankalar 1998 yılına kadar yurtdışından çok kolay borçlanıyordu. 1999 yılında vadesi gelen her üç dış kredi işleminden ikisini yenileyemediler. Türkiye'ye olan güvenin yok olması nedeniyle kredileri kapatmak zorunda kaldılar. (2) Türkiye'deki vergi uygulamasının getirdiği yüklerden kaçınmak için (dikkat buyurunuz vergi kaçırmak değil, vergiden kaçınmak için) bankaların bir kısmı "muhabir hesapları" ile içerideki işleri dışarıdaki bankalar ve şubeler üzerinden döndürür oldu. Para Türkiye'den dışarıya mevduat olarak gidiyor. Oradan "Kara bıyıklı yabancının Türk bankalarına veya firmalarına açtığı kredi olarak veya İMKB'den hisse senedi alım emri olarak veya Hazine bonosu alım emri olarak geri geliyor.
Açık anlatımıyla mevduatın krediye dönüşmeyen kısmının hesaplarda görülmemesinin nedeni bu paranın "turistik geziye çıkması"... Toplam kredilerin üçte biri kadar para "yurtdışında geziniyor, dönüp, dolanıp turist olarak Türkiye'ye giriyor."
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr