Berlin duvarı yıkılmadan hayat " Batı" da idi. Duvar yıkılalı (9 Ekim 1989) on bir yıl oldu. Doğu'da yapılan veya yenilenen binalar nedeniyle hayat yer değiştirdi. Doğu Berlin bir şantiye halinde. Dünyanın en ünlü mimarları marifetlerini gösteriyor. Her yenilenen veya yeni yapılan meydan ve bina, mimarının adı ile ünleniyor.
Dr. Jeannette Malin Derdel, hekim olarak biyokimya dalında çalışırkan, üç çocuğuna bakmak için işten ayrılmış. Çocuklarını büyütürken boş zamanlarında iki yıl sanat tarihi, iki yıl mimarlık okumuş. Şimdi 500 marka yarım gün süre ile turist gezdiriyor. Mercedes otomobili ile, ilgilenenlere yeni binaları gösteriyor, mimari özelliklerini anlatıyor. Dr. Jeannette sayesinde " Yeni Berlin'i " gezdik. Duvar yıkılmadın önce Batı'da ünlü mimar Hugh A. Stubbins, Kongre Salonu'nu; Le Corbusier, Olimpiyat Apartmanları'nı; Hans Caharoun, Philharmonie Salonu'nu; Mies van der Rohe, yeni sanat galerisini projelendirmişti.
Duvar yıkıldıktan sonra on yıl içinde çok sayıda yeni eser tamamlanmış. Eski parlemento binası Reicstag'ıntepesine İngiliz mimar Norman Foster, dev bir cam kubbe oturtmuş. Bizde meclis binasına kim yaklaşabilir? Halbuki Alman meclis binasını sabahtan gece saat 22.00'ye kadar gezmek serbest. Hem de giriş ön kapıdan. Hem de girenler , meclis salonu seviyesinden giriyor. Hem de cam arkasından tüm salonu görebiliyor.
Binanın tepesine çıkanlar tepeden başaşağıya salonu kuşbakışı seyrediyor. Salonu aydınlatan cam kubbeyi çepecevre saran yaya balkonundan tepeye kadar tırmanılabiliyor. Cam kubbenin altında gene saat 22.00'ye kadar halka açık olan bir lokanta var. Binanın önünde, girişte ve bina içinde normal sayıda görevli dışında ne polis ne de asker dolaşıyor.Parlemento binasının arkasında yapılan başbakanlık binasının mimarları Axel Schultes ile Charlotte Franck. İlerideki kütüphane binasını Hans Scharoun çizmiş. Yandaki boşlukta yepyeni bir yerleşim alanı ortaya çıkmış. Burada ofis binaları, çarşılar, oteller yapılıyor. " Potstamer Platz" adı verilen meydandaki binaları Renzo Piano, Arata İsozaki, Helmut Jahn isimli mimarlar çizmiş. Sony binasının ortasındaki boşluğun üzerini Fuji Yanardağı benzeri bir cam çatı örtüyor.
Spree nehri kenarındaki yeni kamu binalarını Charlotte Frank ve Axel Schiltes tasarlamış. Pariser Platz'da Günter Behnich ile Josef Paul Kleihues'in binaları var. Bilbao'daki müze binası ile tanılan Frank O. Gehry, Brandenburg kapısının hemen dibindeki modern " DG Bank " binasını mimarı. Delion ve Gonzales isimli iki Meksikalı mimar, nefis bir Meksika büyükelçilik binası çizmiş. Açık anlatımıyla Berlin'de yenilenen yapının ve de her yeni yapının bir " markası" var. Marka ise mimarın ismi... Gördüklerimden etkilendim. İstanbul'a dönünce Mimar Doğan Tekeli'ye sordum. " Onlarda öyle de... Bizde niye böyle? " dedim. O da bana " İltifat olmayan yerde, marifet olmaz" dedi. Ve anlattı. " Eski medeniyetleri, günümüze intikal eden mimari eserlerine bakarak değerlendiriyoruz. Mimari yapıtlar ülkelerin uygarlık ölçüsüdür. Mustafa Kemal, şehirlerin ve yapıların kalitesinin uygarlık ölçüsü olduğunu bilen bir liderdi. Türkiye'nin kaynağı yokken şehirlerin planlanması ve ilk yapılanma için dünyanın en ünla mimarlarını getirtti. Alman Jansen Ankara'ya şehir planı hazırladı. Avusturyalı Holzmaister kamu binalarını çizdi. Alman Ernst Eigly, Türkiye'ye geldi. Daha sonra Lütfi Kırdar İstanbul'un planlarını çizdirmek için Fransız Prost'u getirtti. İstanbul'daki spor tesislerini İtalyan mimar Vietti Violi'ye çizdirdi... Şimdi kimse kaliteye bakmıyor. Binanın büyüklüğüne, metrekaresine bakıyor." Doğan Tekeli ile konuştuktan sonra bilenlere İstanbul'da son yıllarda hangi mimarın hangi binayı yaptığını sordum. " Bizde bir mimar binayı çizer, sonra binayı yaptıran onu istediği şekilde değiştirir, işe bir başka mimar karışır, herşey rezil olur." dediler. İş Bankası kuleleri Doğan Tekeli, Sami Sisa orjinli, Sabancı kuleleri Haluk Tümay orjinli, Tatlıcı kulesi Ayhan Büke orjinli. Çırağan Oteli Turgut Altan, Movenpick Otelini Ertan Ertunga, Süzer binasını Doruk Pamir çizmiş. Dr. Jeannette İstanbul'da turist gezdirmeye kalksa, gösterecek mimari eser bulamayacak., işsiz kalacak...
Tekeli haklı. Talep olmadıkça, İstanbul'da da , Ankara'da da sadece rezil beton binalar yapılır...