Sabitledik olmadı. Serbest bıraktık olmadı. Çıpaya bağladık olmadı. Dalgalandırıyoruz olmuyor... Şimdi de "Para Kurulu" kursak da, Türk lirasını dolar veya euro’ya mı bağlasak tartışmaları gündeme geliyor.
Para Kurulu, Merkez Bankası’nın para basma yetki ve sorumluluğunu üzerine alan bir para yönetim otoritesidir. Büyük bir devalüasyondan sonra ülkenin sahip olduğu döviz miktarı ile ölçülü biçimde milli para çıkarılır. Milli para bir yabancı paraya bağlanır. Ve de paranın yönetimi Para Kurulu’na bırakılır.
Karışık anlatımı, Arjantin örneğini vererek basitleştireyim. 1989 - 1990 yıllarında Arjantin’de hiper enflasyon devamlı hale gelince 1991 yılında Merkez Bankası’nın para basma yetkisi Para Kurulu’na devredildi. Para Kurulu 1 dolar eşittir 1 peso uygulamasını başlattı.
Para Kurulu, ülkeye her giren dolar karşılığı peso basıyor. Ülkeden çıkan her bir dolar karşılığı bir pesoyu piyasadan çekiyor.
Dolar girdikçe piyasada peso bollanıyor. Faiz düşüyor. Ekonomi canlanıyor. Ülkeye dolar girmeyince veya ülkeden dolar çıkınca, piyasadaki peso azalıyor. Faiz yükseliyor. Ekonomi geriye gidiyor.
Arjantin’de (Türkiye’deki gibi) yoğun bir dolarizasyon olduğu için Para Kurulu enflasyonu dizginlemede başarılı oldu, ama kamu kesimini kilitledi. Para Kurulu’nun "fazileti", Merkez Bankası’nın para basma imkanını elinden alması, hükümetin bütçe açığı ile hovardalık yapmasını engellemesi, böylece parasal büyüklüğü kontrol altına almasıdır ammaaa... İşin bir büyük ammması var.
Merkez bankaları piyasaya sadece ekonomiyi rahatlatmak için para salmaz. Ekonomideki dalgalanmalar nedeniyle finans kesiminde beklenmedik tıkanıklıklar ortaya çıkar. Bu durumda Merkez Bankası para akıtarak tıkanıklığı açmak zorundadır. (Türkiye’de önceki istikrar programını başarısız kılan kriz, finans kesimindeki tıkanıklıktan ateşlendi. Bizim Merkez Bankamız banka sisteminde ortaya çıkan günlük fon açığını hemen karşılayabilse idi, kriz daha küçük ve de yönetilebilir boyutta kalabilirdi. Türkiye’de Para Kurulu yoktu ama, IMF kısıtlamaları nedeniyle Merkez Bankası gerekli müdahaleyi yapamadı.)
Para Kurulu oluştuktan sonra hükümetin bütçe açığı vermemesi başka şey, daha önceki açıklar nedeniyle sırtına binen borç yükünü taşıması başka şey. Dış borç nasıl olsa döviz ile ödenecek ama, Para Kurulu ile iç borç da dövize bağlı hale geliyor. Hükümet, sıkıştığında milli para basarak iç borcu ödeme imkanını kaybediyor. Dövize bağlanan iç borcu çeviremeyen hükümet memur maaşı bile ödeyemez duruma düşüyor.İşte Arjantin şu günlerde bu durumda... Arjantin’de hükümet döviz bulamadığı için memur maaşını ödeyemeyince ülke karıştı.
Çözüm formülü şu: Merkez Bankası, peso (Arjantin parası) basamadığı için Hazine, (istisnai olarak) peso esaslı borç kağıdı bastıracak, memurlara maaş olarak dağıtacak. Bu peso esaslı borç kağıtlarının memurların yapacağı ödemelerde, borç ödemelerinde, bakkal ödemelerinde para gibi kullanımı mümkün olacak...
Açık anlatımıyla ortada bir "hülle" söz konusu... Merkez Bankası basamadığı parayı, Hazine "borç kağıdı" adı ile bastırıp "günü kurtarma" arayışında...
Arjantin’in Para Kurulu’nda kalarak bu tıkanıklığı aşıp aşamayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
"Para Kurulu, Bulgaristan’da işe yaradı. Arjantin’de neden başarısız oldu" şeklindeki tartışmalarda ülkenin ekonomisinin özelliklerini, dışa açıklık ölçüsünü dikkate almak gerekir. Arjantin’deki sorunlar Türkiye için Para Kurulu’nu önerenlerin "takkelerini önlerine koyarak ciddi biçimde düşünmelerini" zorunlu kılmaktadır.
Türkiye’nin önünde deneyecek politika seçeneği kalmadığı görülüyor. Dalgalı kura alternatif arayacak yerde, başarısı için gerekli düzenlemeleri yapmak zorundayız.