Ankara’da Devlet Planlama Teşkilatı’nda planlamanın 41’inci yılı nedeniyle bugün bir toplantı yapılıyor. "Devlet Planlama Teşkilatı’nın Kurulması Hakkındaki Kanun" 41 yıl önce 30 Eylül 1960 tarihinde kabul edilmiş, 5 Ekim 1960 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
Bu kanun ile kurulan Devlet Planlama Teşkilatı odacısı, sekreteri ile 99 kişilik bir kadroya sahipti. Teknik kadro 10 uzman, 20 yardımcısı ve 17 üst düzey teknik personelden ibaretti.
İşte Türkiye’ye plan fikrini bu kadro yerleştirdi. Birinci ve ikinci beş yıllık plan dönemlerinde, on yıl boyunca yüzde 7 dolayında bir enflasyon ile yılda yaklaşık yüzde 7 dolayında kalkınmayı bu planlama teşkilatı gerçekleştirdi.
Daha sonra planlama teşkilatı 1.700 (evet bin yedi yüz) kişilere ulaşan kadrosu ile devleşti. Kadrosu ile devleşti ama, kimseler Planlama Teşkilatı’nın kapısını çalmaz, Planlama Teşkilatı’nın da sesi duyulmaz oldu. Planlama sadece devletin ve devletçiliğin ağır bastığı ekonomiler için önemli değildir. Piyasa şartlarının hakim olduğu ekonomilerde de planlamaya ihtiyaç vardır.
Eski plancılardan Prof. Dr. Merih Celasun’un "Piyasa Ekonomilerinde Planlama" başlığını taşıyan araştırmasından yararlanarak sayın okuyucularıma bizim 1960’lardaki planlama çabamızı ve de bugün serbest piyasa ekonomisinde planlamanın ne işe yarayacağını anlatacağım.
1950’lerde ve 1960’larda planlama küçük nüfuslu ülkelerde kalkınma projelerinin dış finansmanını bulmak için önemli idi. Sanayileşme isteğinde olan büyük nüfuslu Hindistan, Mısır, Pakistan, G. Kore ve Türkiye gibi ülkelerde ise planlama ile ithal kısıtlamaları, aşırı değerlendirilmiş döviz kur ve düşük faiz ve ithal ikamesi politikalarına dayalı olarak milli sanayiin kurulmasına çalışıldı.
Planlama bu ülkelere yarar sağladı. Türkiye’de de sanayileşme yolunu açan altyapı yatırımları planlama ile başladı. Tamamlandı. Sanayileşme hareketini planlama başlattı.
Türkiye gibi ülkelerin ithal ikamesine dayalı başlattıkları sanayi hareketini sürdürebilmeleri için sermaye ve teknoloji yoğunluğu yüksek, olgunlaşma süresi uzun yatırımlara ihtiyacı var. Bu tip bir gelişme sürecinde ülkenin döviz darboğazı ile karşılaşmaması için ihracatın, milli gelirin artış hızının üzerinde gelişmesi gerekiyor.
Bunun için dünya pazarında rekabet şansı olan mal ve hizmetleri dünya kalitesi ve fiyatı ile üretmek yetmiyor. Dış ticaretin geliştirilmesi, yeni pazarlar bulunması, dış rekabet gücünün yükseltilmesi önem kazanıyor.
Fakat Türkiye gibi ülkelerde enerji, ulaştırma ve konut gibi altyapı açığı var. Bunlar için önemli harcamalara ihtiyaç var. Bunlara yapılacak harcama, dış ticarete konu olabilecek mallar üretecek sanayi ve hizmet sektörlerine gidecek parayı emiyor. Yok ediyor.
Piyasa ekonomisine geçiş ülkede insanların gelirini hemen yükseltmiyor, gelir dağılımını düzeltmiyor. Orta vadeli sosyal politikaların da bir maliyeti, faturası var.
Türkiye gibi piyasa ekonomisinde gelişme arayışında olan bir ülkede (1) Piyasa ekonomisini işletecek yapının geliştirilmesi ve denetlenmesi, (2) Üretim, fiyatlar, gelir bölüşümü, kaynak kullanımı, dış ticaret ve büyüme ilişkilerinde dengenin kurulması, (3) Dış rekabet gücü yüksek sanayileşmenin sürdürülebilmesi, (4) Kamu sektörünün kaynakları emen, kurutan bir dev olmaktan çıkarılması ancak ve ancak planlama ile mümkün olabiliyor. Plansız, programsız biz bu kısır döngüden çıkamayız.