Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yazının sonunu başa alayım: Piyasalar bu kadroya güvenmiyor. Piyasalar bu kadronun bu işi götüremeyeceğine karar verdi.
İki yol var: (1) Bu kadro memleketini gerçekten seviyor ise gönlünde bir tutam milliyetçilik, vatan sevgisi, halk düşüncesi var ise demokratik parlamenter sistem içinde yeni bir kadro oluşumuna yardımcı olur. Bu TBMM içinden halkın ve piyasaların güvenini sağlayabilcek akılları politik hırsın önünde koşmayan bir yönetimin çıkmasını sağlar.
(2) Bu kadro direnir ise "Serdar Turgut"un açtığı kapıdan içeriye "derin halk hareketi" mi, "ara rejim" mi, adına ne der iseniz deyiniz işte o "güç" girer.
Artık faiz ve döviz fiyatının yükseltilerek piyasaların sinirinin yatıştırılamayacağı görüldü.
Faiz yüksek. Bu ekonomi yüksek faizi kaldıramaz. "Faizi düşüremez isek bu iç borç döndürülemez" diyerek söylenip duran Merkez Bankası kadrosu, söylemlerinin tersini yaptı. Hasan Ersel başkanlığındaki Yapı Kredi araştırma uzmanlarının hazırladığı rapordaki tavsiyeye uyarak gecelik bono faizini durup dururken artırdı.
- Merkez Bankası'nın faiz politikasının cıvıdığını gören piyasa dün yezde 117 bono faizine bile itibar etmedi. Faizlerin daha da artabileceği bekleyişine girdi.
- Yüzde 117 faiz ile bile Hazine'nin bono satamadığını, faizlerin daha da yükselebileceğini ve bu yüksek faiz ile Hazine'nin iç borçlarını çevirmesinin mümkün olamayacağını, Hazine'nin batacağını gören yabancılar dövize saldırdı.
- Dün bir banka "döviz satmıyorum" dememek için, "satarsam 1 milyon 650 bin liradan satarım" dediğinde döviz almak isteyenlerin sıraya girdiğini görünce döviz satışını zor durdurdu.
Bu noktadan sonra sorunu "iktisat ilmi", "iktisat bilgisi", "iktisat tedbirleri" ile çözmenin imkanı kalmadı. Bu noktadan sonra sorun "siyasi"dir.
Bu noktadan sonra Ecevit günde sekiz defa televziyona çıksa da Yılmaz ve Bahçeli "lütfedip" günde üç defa Ecevit ile bir araya gelme zahmetine katlansa da, Bahçeli "insafa gelerek" Kemal Derviş'i ve de Kety Yenge'yi iki yanaklarından öpse de piyasalar durulmaz.
IMF, bu defa bizim siyasetçileri "zokaya getirdi". Madem öyle, işte böyle dedi.
Bundan önce IMF istikrarı, faizi serbest bırakarak "faiz süpabı" ile sağlamaya çalışıyordu. Siyasiler istikrarı bozunca "faiz yükseliyor" piyasanın tansiyonu faiz süpabından çıkıyordu. Yüksek faizin faturasını Hazine ödediğinden halk kısa sürede olanı biteni anlayamıyordu.
Bu defa IMF dövizi dalgalanmaya bıraktı. İstikrarsızlık hamen döviz fiyatını yükseltiyor. Halkın gözünü açıyor. Halk istikrar sağlayamayacak bir siyasi kadro ile bu işin götürülemeyeceğini her gün tırmanan döviz fiyatına bakarak görüyor. Anlıyor. Ne yazık ki bu tabloda güç halkta değil, halkın kontrolü dışındadır. Bu siyasi kadronun bu oyunu sürdüremeyeceği görüldü. Siyasi kadronun kendisi de bunu anlar ise TBMM içinden bugünkü hükümette görev alanların hiçbirinin katılmayacakları bir yeni hükümet güven tazelemekte başarılı olabilir. Fakat bunun hemen ve hiç geciktirilmeden yapılması gerekir.
Bu yapılamaz ise de bu hükümet gidicidir. Geç gitmesi faturayı büyütür. Çözüm yollarını tıkar. O zaman yeni hükümet TBMM içinden değil de başka oluşumlar içinden çıkar. Ve de ileriye gitme arayışındaki bu zavallı ülke, "sıfıra sıfır elde var sıfır" deyip sil baştan çukura gömülür.