Eğer sokağa çıkmayarak TV ekranları başında oturup kalsa idim, başımıza bombaların yağmasını, etrafı zehirli gazların kaplamasını beklemekten başka yapacak şeyim olmayacaktı...Yola çıktım... Aaaa... Sokakta hayat her günkü gibi... Acaba sokaktaki halkın savaştan haberi olmadı mı ki, günlük hayat devam ediyor? Kapalıçarşı "hem piyasanın hem halkın" olaylar karşısındaki davranışının sergilendiği en ilginç mekandır. Kapalıçarşının Kılıççılar Kapısının önünde Muhafazacılar Sokak ile Altıncılar Sokak köşesinde "ayakçılar"ın arasına karıştım. Burası "Tahtakale" diye ün salan döviz ve altın piyasasıdır. Türkiyede döviz fiyatını Merkez Bankası değil bu ayakçılar oluşturur. Ayakçılar gayet sakindi... Büyük miktarlarda ne alım ne satım vardı. Anadolu ne mal (döviz ve altın) çekiyor, ne de mal satıyordu... Öğle saatlerinde doların 1 milyon 705 bin lira altında veya üstünde olan fiyatı, akşam üzerine doğru 1 milyon 690 bin lira dolayına düştü. Dün sabah, çok kişi ben de, güne endişe ile başladım... Acaba savaşı, piyasalar ve halk nasıl karşılayacaktı? Halk paniklemedi Yol üstünde bulunan Subaşı Lokantasında bir çorba içtim. Masalarını paylaştığım esnaf harpten çok piyasadaki durgunluktan yakınıyordu. Ortaköye döndüm. Bu yazıyı saat 16.30da yazarken Dışbank Genel Müdürü Faik Açıkalını telefonla arayarak, "Halk panik halinde mi? Parasını çeken var mı?" diyerek endişe ile sual eyledim... Güldü... "Tam tersine" dedi... "Tam tersine... Halk döviz satıyor. Türk lirasına dönerek 3 Mart 2004 tarihli yüzde 65 faizli Hazine bonosu satın alıyor... Bu halkın iç borcun çevrilebileceği ve de ekonomiye bir şey olmayacağı konusundaki güvenini gösteriyor..."Sayın okuyucularım... Hiçbir gözlemi ve söylemi abartmadan sizlere dün gördüklerimi ve duyduklarımı aktardım...Demek ki piyasa ve halk ABDnin acımasızlığına, AKP takımının beceriksizliğine ve "çarşafa dolanmasına" rağmen, iyimser. Bu ülkenin geleceği konusunda "umudunu yitirmemiş" durumda...Şimdi Ankaraya düşen bu "umudu" canlı tutmak için, "silkinmek" ve doğru dürüst bir şeyler yapmak... guras@milliyet.com.tr Çarşıya girdim... ("Çarşıya girmişken Çukur Muhallebicide bir tabak su muhallebisi yese idin" diyeceksiniz... Mümkünatı yok... Çünkü Çukur Muhallebici şimdi Çukur Mücevheratçı oldu... Bu ayıp da tüm Kapalıçarşı esnafına yeter!..) Halıcılar Sokakta "Abdulla"da Metin Tosun ile sohbet ettim... "İşler nasıl?" diye sordum... "Bugün biraz gevşek ama, iki üç gün sonra her şey normale döner... Alışılır..." dedi... Kapalıçarşının kapısındaki "Kalcılar Han" gümüş işleyen ustaların mekanıdır. Üst katta Mıgır Helvacıoğlunun, alt katta Aris Berberyanın atölyelerine uğradım... Hanımlar evleri için gümüş almaya gelmişti. Hayat devam ediyordu.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025