Dün sabah, çok kişi ben de, güne endişe ile başladım... Acaba savaşı, piyasalar ve halk nasıl karşılayacaktı?
Eğer sokağa çıkmayarak TV ekranları başında oturup kalsa idim, başımıza bombaların yağmasını, etrafı zehirli gazların kaplamasını beklemekten başka yapacak şeyim olmayacaktı...
Yola çıktım... Aaaa... Sokakta hayat her günkü gibi... Acaba sokaktaki halkın savaştan haberi olmadı mı ki, günlük hayat devam ediyor?
Kapalıçarşı "hem piyasanın hem halkın" olaylar karşısındaki davranışının sergilendiği en ilginç mekandır. Kapalıçarşı’nın Kılıççılar Kapısı’nın önünde Muhafazacılar Sokak ile Altıncılar Sokak köşesinde "ayakçılar"ın arasına karıştım. Burası "Tahtakale" diye ün salan döviz ve altın piyasasıdır. Türkiye’de döviz fiyatını Merkez Bankası değil bu ayakçılar oluşturur. Ayakçılar gayet sakindi... Büyük miktarlarda ne alım ne satım vardı. Anadolu ne mal (döviz ve altın) çekiyor, ne de mal satıyordu... Öğle saatlerinde doların 1 milyon 705 bin lira altında veya üstünde olan fiyatı, akşam üzerine doğru 1 milyon 690 bin lira dolayına düştü.
Halk paniklemedi
Çarşıya girdim... ("Çarşıya girmişken Çukur Muhallebici’de bir tabak su muhallebisi yese idin" diyeceksiniz... Mümkünatı yok... Çünkü Çukur Muhallebici şimdi Çukur Mücevheratçı oldu... Bu ayıp da tüm Kapalıçarşı esnafına yeter!..) Halıcılar Sokak’ta "Abdulla"da Metin Tosun ile sohbet ettim... "İşler nasıl?" diye sordum... "Bugün biraz gevşek ama, iki üç gün sonra her şey normale döner... Alışılır..." dedi... Kapalıçarşı’nın kapısındaki "Kalcılar Han" gümüş işleyen ustaların mekanıdır. Üst katta Mıgır Helvacıoğlu’nun, alt katta Aris Berberyan’ın atölyelerine uğradım... Hanımlar evleri için gümüş almaya gelmişti. Hayat devam ediyordu.
Yol üstünde bulunan Subaşı Lokantası’nda bir çorba içtim. Masalarını paylaştığım esnaf harpten çok piyasadaki durgunluktan yakınıyordu. Ortaköy’e döndüm. Bu yazıyı saat 16.30’da yazarken Dışbank Genel Müdürü Faik Açıkalın’ı telefonla arayarak, "Halk panik halinde mi? Parasını çeken var mı?" diyerek endişe ile sual eyledim... Güldü... "Tam tersine" dedi... "Tam tersine... Halk döviz satıyor. Türk lirasına dönerek 3 Mart 2004 tarihli yüzde 65 faizli Hazine bonosu satın alıyor... Bu halkın iç borcun çevrilebileceği ve de ekonomiye bir şey olmayacağı konusundaki güvenini gösteriyor..."
Sayın okuyucularım... Hiçbir gözlemi ve söylemi abartmadan sizlere dün gördüklerimi ve duyduklarımı aktardım...
Demek ki piyasa ve halk ABD’nin acımasızlığına, AKP takımının beceriksizliğine ve "çarşafa dolanmasına" rağmen, iyimser. Bu ülkenin geleceği konusunda "umudunu yitirmemiş" durumda...
Şimdi Ankara’ya düşen bu "umudu" canlı tutmak için, "silkinmek" ve doğru dürüst bir şeyler yapmak...
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025