Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kırk bir yıl önce 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu. Planı, programı öğrendik. Enflasyonsuz kalkınma hareketini başlattık. İyi başladığımız işi götüremedik. Cıvıttık. Enflasyon azdı. Kalkınma hızı geriledi. Gelir dağılımı bozuldu. Sosyal sorunlar çözülemez hale geldi...
Açık anlatımıyla 1960’larda bulunduğumuz noktaya geri döndük. Bu çemberden plan olmadan çıkamayız. Ama geliniz görünüz ki, planın, programın ne olduğu unutuldu. İşte bunun için DPT’nin kuruluşunda 1960 yılında bundan 41 yıl önce anlatılanları, yazılanları tekrarlamak "vacip" oldu.

Planlama modern iktisat ilminin kalkınma için ortaya koyduğu bir metot, bir vasıta, bir tekniktir. Planlama, belli hedeflere ulaşabilmek için iktisadi ve sosyal hayatın hangi noktalarına nasıl ve ne ölçüde müdahale edilmesi gerektiğini gösteren bir araçtır.

Erken kalkan yol alır... Batı ülkeleri uzun zaman süreci içinde gelişti. Sömürge imkanlarından yararlandı. Devletin halk için yaptığı hizmetlerin az olduğu dönemde sermaye birikimi sağladı. O ülkelerin gelişmesi önceden düşünülmüş biçimde, planlanarak olmadı.
Ama o günler geride kaldı. Bugün şartlar değişti. Bugün fırsatı yakalamış ve zenginleşmiş ülkeler yanında fırsat kaçıran ülkeler var.
Bugünün sorunu ileri gitmiş ülkelerle, geri kalmış ülkeler arasında farkın ortadan kaldırılmasıdır... Hiç olmaz ise azaltılmasıdır.
İleriye giden ülkelerin gelişmelerini yavaşlatmaları beklenemeyeceğine göre yapılması gereken geri kalmışların gelişmelerini hızlandırmalarıdır.
Geri kalmışların gelişmelerini (kalkınmalarını) hızlandırması, devletin iktisadi, sosyal ve kültürel hayatı bir plan çerçevesinde yönlendirmesini zorunlu kılar.
Bunu yapamayan ülkeler yerinde sayar.

Kalkınmanın göstergesi üretim artışı, milli gelirin artışıdır. Ancak günümüzde toplumlar sadece hızlı kalkınma değil, dengeli kalkınma özlemi içinde. Kalkınmada ana hedef insanlara daha iy iyaşam şartı sağlamak olduğu için sadece ekonmiyi güçlendirmek kalkınmanın tek hedefi olamaz. Artan ekonomik imkanların eğitim, kültür, sağlık, insan gücü ve kişisel gelir dağılımında sosyal adalet ve bölgeler arası denge içinde olması, sosyal sorunları çözecek biçimde kullanılması esastır. Bu da ancak planlama ile sağlanır.

Geri kalmış ülkelerin sorunları çok, imkanları sınırlıdır. Bütün sorunların aynı anda çözümüne kalkışılır ise sınırlı kaynaklar hiçbir yarar sağlamayacak şekilde dağıtılır. İsraf olur.
Kaynakların büyük kısmı üretim ile ilgisi olmayan alana kayar. Bu ise kalkınma hızından fedakarlık etmek, kalkınmayı yavaşlatmak demektir. Halbuki kalkınma ne kadar hızlı olur ise, ülkenin diğer sorunlarının çözümü için kullanılabilecek kaynaklar da o kadar artar. Sosyal sorunların çözümüne dönkü hızlı ve dengeli kalkınma ancak planlama ile sağlanır.

Planlama demokratik yönetimde, açıklık/şeffaflık/belirlilik sağlar. Sorumlulukların ortaya çıkmasına, keyfi hareketin önlenmesine yardımcı olur. Denetime imkan hazırlar.
Demokraside iktisadi ve sosyal hedeflerin ve politikaların belirlenmesi hükümete ve parlamentoya aittir. Planlama teşkilatı bu konularda teknik çalışma yaparak hükümete ve parlamentoya yardımcı olur. Planlama teşkilatının yaptığı teknik çalışmaların siyasi organlar tarafından benimsenmesi, kabulü, kalkınma disiplinine imkan verir.

Demokratik parlamenter ülkelerde planlar kamu için belirleyici, özel sektör içni yol gösterici niteliktedir.
Planlama özel sektöre vizyon ve güven verir. Özel sektör için korkulacak şey plansızlıktır. Halbuki uzun dönemli stratejiler ve planlar ve bunlara uygun yönetim özel sektörün önünü açar. Serbest piyasa ekonomisinde güven ve istikrar denilen şey de budur.