Prada, İtalyan kökenli dünyanın en lüks ve pahalı giysi ile aksesuarlarını satan firma. 2009 cirosu 1.6 milyar euro. Türkiye’de Prada ve Miu Miu markası ile mağazalar açıldı. Açılıyor. İstinye Park’taki mağazanın açılışı için Türkiye’ye gelen başkan yardımcısı, Demet Cengiz Bilgin ile yaptığı söyleşide ‘İstanbul lüksün yeni başkenti’ demiş. (14 Aralık 2010 Hürriyet)
Karıma, “İstanbul lüksün nasıl başkenti olmuş? Gidip görelim” dedim. Karı koca el ele tutuştuk.
Gittik İstinye Park’a...
Aman efendim o da nesi? Arka kapının önü otomobil galerisi... Ne kadar lüks otomobil var ise, sıra sıra... Daha doğrusu istif istif... Hayran olmamak imkânsız.
Başladık ‘window shopping’e... (Bu bir Amerikan deyimidir. Vitrinlere bakarak, ‘Ah şunu da alsam ne iyi olur’ diyerek ağzı sulananlar bu deyimi kullanır. Tercümesi vitrinden alışveriş demektir.)
Max Mara’nın vitrinindeki kaşmir geniş yaka klasik kadın mantosu ile paltonun önündeki çantaya bayıldım. Tenzilat başlamış. Manto 3.250, çanta 1.600 lira idi. Şaka değil, gerçekten nefis parçalardı.
Vakko şıkır şıkır
Yürüdük. Ermenegildo Zegna mağazasının vitrinindeki İtalyan yapımı erkek giysileri pek hoştu. Fiyatları belli değildi. İçeriye girmeye cesaret edemedik. Emporio Armani’de satıcı hanım ilgi gösterdi. Fiyatları göreceli olarak ucuz (!) bulduk. Erkek ceketi 1.280 lira, kravat 169 lira, ayakkabı 785 lira idi.
Varlıklıların yılbaşı hediyesi aldıkları Christofle mağazasına girdik. Bizden başka müşteri yok, 3 görevli hanım var. Hava basmak, ilgi çekmek için ‘Martin Szekely tasarımı küçük tepsiye bakmak istiyorum’ dedim. Havam yetersiz olmalı ki bayan satıcı pek ilgi göstermedi. Küçük boyu yoktu. Büyük boy 585 euro idi. Arka kapıdan Vakko’ya geçtik. Şıkır şıkırdı. Vakko’da tam tersine servis personeli pek sevimli ve ilgili idi. Neslihan isimli genç hanım kravatları gösterdi. Adem Dörtköşe, Anya Hidmarch kadın çantaları hakkında bilgi verdi. Piton (yılan) derisi olanı 5.560 lira, düz derilisi 2.650 lira idi.
DKNY isimli mağazada müşteri çoktu. Yüzde 30 ucuzluk varmış. Karım bir gece elbisesine bayıldı 1.250 lira imiş. Ölçüsü uymadı... Almış gibi olduk.
Derken başladık bahçedeki mağazaları dolaşmaya. Moschino, Dolce&Gabana, Jimmy Choe, Gant, Burberry, Miu Miu, Fendi... Ben Louis Vuitton’un her ürününe bayılırım. Kocaman sarı kilidi olan, uzun ince saplı, kol altında taşınacak küçük çantasını pek severim. Düz, üzeri LV işareti olmayanları yokmuş. Olsa idi 1.030 TL’ye alabilecektik. Onu da almış gibi olduk. (Not: LV pahalı sanılırdı. Başka markalara göre ucuz kalmış! Hele hele Kapalıçarşı’da (çakmaları) sudan ucuz!)
Beymen’de marka bolluğu
Loro Piano isimli mağazada kendime spor kaşmir bir ceket beğendim. Sadece ceketi satmıyorlar, yeleği ile birlikte satılıyor. Fiyatı 4.980 liraydı.
Karım, ‘Fendi’ye girelim’ dedi. Vizon, kurşuni yarım bir kürk manto beğendi. 36 bin dediler. ‘Euro mu?’ diye sordum. Liraymış. Bottera Venato mağazasına girdik. Ben bu markanın örgü gibi yumuşak pazar çantalarını beğenirim. Yumuşacıktır. İçine ne koysan alır. 9.450 liraymış. Dior’a girdik. Tam karşıda on yıldır satılan klasik model çantalar. Onlar da 9 bin lira dolayında. Arka kapıdan Beymen’e geçtik. Pırıl pırıl. Mal bolluğundan kafamız döndü.
Elmas konusunda bilgimiz ve ilgimiz olmadığı için De Bears’a uğramadık. Ralph Lauren’de kendime ceket ayakkabı bakayım dedim. Blazer ceket 1.950 lira, ayakkabı 1.015 liraydı.
Nihayet Prada’nın yeni mağazasına ulaşabildik. Aman efendim o ne lüks! Kendime bir ceket beğendim 9.950 lira, ayakkabı beğendim 995 euro dediler. Neden biri lira, diğeri euro anlayamadım.
Ne dersiniz... İstanbul Finans Başkenti olacak derken, lüksün başkenti mi oldu?