Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



"Pipe line", boru hattı demek. "Project", proje demek. "Project pipe line", "boru hattının içinden akan proje demek..." O ise şu demek: Bir büyük firmanın veya bir ülke ekonomisinin dinamizminin en ciddi göstergesi, "yapmaya arzulu olduğu, hazırlığını yaptığı, başlayacağı yatırım projeleri"dir. Yatırım için "beklemede" olan (yabancıların ifadesi ile "proje pipe line"ında, bizim anlatımımız ile "proje boru hattında" olan) projeler bir firmanın, bir ülkenin "geleceğinin ne olacağının göstergesidir."
Uygulamaya niyet ettiği, hazırlığını yaptığı, başlamak üzere olduğu ciddi yatırım projeleri yok ise bir firmanın, bir ülkenin geleceğinden söz edilemez.
Bir firmanın, bir ülkenin geleceği hakkında fikir sahibi olmak isteyenler: "Sizin poje pipe line'ınızda neler var? Projelerinizden söz ediniz de bir fikir sahibi olalım" derler.
Biz bu "project pipe line" kavramını Devlet Planlama Teşkilatı'nda öğrendik. Bize yabancılar dediler ki, sizin KİT'lerinizin, özel sektör firmalarınızın ve de devletinizin proje borusunda ne gibi projeler olduğunu gösteremez iseniz, Türkiye'ye kimse kredi vermez...

DPT'den alternatif projeler
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bu çerçevede Türkiye'de "proje fikrini" geliştirdi... Kamuda, KİT'lerde, özel firmalarda proje bölümleri kuruldu. Her proje bölümü yapılabilecek yatırım konularını araştırdı. Alternatif yatırım projeleri hazırladı...
Planlı dönemde ülkede yapısal değişim böyle gerçekleşti.
Bu dönemde başbakan, bakanlar yurtdışına resmi temasa veya kredi aramaya giderken kollarının altına Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanmış proje dosyalarını sıkıştırırlardı. Yabancılar bu dosyalardaki projelere bakarak Türkiye'nin geleceği hakkında fikir sahibi olur, kredi verirlerdi.
O zamanlar Devlet Planlama Teşkilatı'nda tepe yönetim sorumluluğu taşıyan Besim Hocamız (Prof. Dr. Besim Üstünel) da, "döviz fabrikası" deyimini ortaya atmış ve de bu deyim genel kabul görmüştü. Döviz fabrikası demek, ithal ikamesi veya ihracat yolu ile ülkeye döviz kazandıracak yatırım demekti. Türkiye'ye kredi verenlere borudaki projeler anlatılırken bunların "döviz fabrikası" olacağı ve yatırımın gerçekleşmesi ile sağlanacak döviz gelirinin dış kredi anapara ve faizini kolaylıkla ödeyeceği hatırlatılıyordu. Bunu gören yabancılar da dış kredi talebini anlayışla karşılıyordu.
İşte bu "project pipe line" ve "döviz fabrikaları" sayesinde Türkiye ekonomisi 1962 - 1972 yılları arasındaki on yıllık dönemde (beşer yıllık iki plan döneminde) kabuğu kırdı. On yılda hem yapısal değişimin kapısı açıldı, hem de 1972 - 1973 yıllarında cari işlemler (döviz) sorunu çözüldü. Türk ekonomisi (self suntaining growth) "kendi büyümesinin kaynağını kendi bulan" bir yapıya kavuştu.

Yatırımdan vazgeçildi
Bunları bugün, (biz bunları yaptık diyerek) övünmek için değil, kırk yıl önce yapılanları hatırlatmak için yazıyorum.
Bugün KİT'ler yok. KİT'lerin proje pipe line'ında tek bir proje yok. Devletin parası yok. Yatırımdan vazgeçti. Project pipe line'ında bir şey yok. Özel sektörün project pipe line'ı da bomboş. Büyük sermayenin tek bir "döviz fabrikası" projesi yok. En büyük özel sektör grupları, sucuk, domates, patates, bisküvi, makarna, yoğurt, pekmez satıcılığına soyunmuş durumda... Biz döviz gelirimizi nasıl artıracağız? Döviz borcumuzu nasıl ödeyeceğiz? Nasıl sanayileşeceğiz?
Devlet Planlama Teşkilatı, başbakan ve bakanlar dışarı giderken kollarının altına sıkıştıracakları dosyaya koyacak doğru dürüst tek bir proje bulamıyor...
Sayın okuyucularım, proje borusu boş kalır, kimse "döviz fabrikası" projesi yapmaz ise, biz aldığımız döviz kredilerini ödeyemeyiz. Döviz borçlarının faizini üretim geliri ile değil, lokmamızı kısarak karşılayabiliriz. Türkiye büyüyemez. Zenginleşemez.