Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Biz tasarrufunu mevduat hesabına, repoya, devlet tahviline veya Hazine bonosuna yatırarak faiz alanların tasarruflarını borsada kağıda bağlayanların tümünü "rantiye" diye adlandırıyoruz. Faiz ve temettü gelirlerinin tümünü "rant" olarak görüyoruz. Rantiyeleri ülkenin (ve de tüyü bitmemiş yetimin) kanını "rant" olarak emen "vatan hainleri" olarak değerlendiriyoruz.

Öte yandan da, ülkenin yeterli kaynağı yok... Dışarıdan kaynak bulalım diyerek çırpınıyoruz. Kaynak denilen şey "tasarrufötur. Tasarrufun küçüğü büyüğü olmaz. Tasarruflar damlaya damlaya "göl" (ülkenin kaynağı) olur.
Gelirinin bir bölümünü "tüketmeyen", tüketimini erteleyen, bunu "tasarruf" eden kimse, (1) Tasarruf ettiği gelirinin enflasyon karşısında erimemesini, enflasyona karşı anaparanın değerinin yok olmamasını ister. (2) Harcamayı, tüketimi ertelemesi karşılığı bir ödül, yeterli miktarda "faiz" bekler. (3) Tasarrufunu emanet edeceği kişilerin "sağlam" olmasına, "güvenli" olmasına, parasını ve faizini batırmamasına dikkat eder.
Geliniz, küçük büyük tüm tasarruf sahiplerine rantiye diyenlere, tasarrufları karşılığı ellerine geçen getiriye rant diyenlere biz de katılalım... Bakalım bizim "Törkiş rantiyeler"in durumu nicedir... "Rant" durumları eyi midir?

Tasarruf sahibi doğal olarak tasarrufunun getirisinin yüksek olmasını bekler. Tasarrufunu en yüksek getiri sağlayan araca yatırmak ister. Bizim yatırımcıların alternatifleri, tasarrufları ile altın satın almak, döviz satın almak, bankaya mevduat hesabı açtırmak, borsada kağıt almak veya tahvil ve bonoya doğrudan veya repo yoluyla yatırım yapmaktır. (Repo geliri tahvil ve bononun doğrudan gelirinin yaklaşık 5 puan gerisinden gider.)
Bu yazının altındaki tabloda yatırımcıların son üç yıldır, nisan ayı itibariyle yıllık (12 aylık) dönemlerde tasarruflarına karşılık net getirilerinin ve de kayıplarının oranları veriliyor. Net getiri enflasyondan arındırılmış getiridir. Örnek vereyim: Bir yılda enflasyon yüzde 50, buna karşılık faiz geliri yüzde 50 ise, tasarruf eden hiçbir "net getiri sağlamamış" sadece tasarrufunu enflasyona karşı korumuş demektir. Enflasyon 50 iken, faiz geliri 40 ise, tasarrufu erimiş demektir. Enflasyon yüzde 50 iken, faiz geliri 60 ise, tasarruf (1.60 / 1.50 = 6.6) yüzde 6.6 net getiri sağlamıştır.
Aynı şekilde enflasyon yüzde 50 iken, döviz fiyatı veya altın fiyatı yüzde 90 arttı ise, (1.90 / 1.50 = 26.6) döviz veya altına yatırım yapan yüzde 26.6 oranında reel getiri (net getiri) sağlamış olur.

Bizim rantiyemizi perişan eden, ekonominin istikrarsızlığı. 1999 yılında döviz kaybettirdi. 2000 yılında çok çok kaybettirdi. 2001 yılının ilk 4 ayında döviz "abad" etti. 1999 yılında faiz iyi idi. 2000 yılında faiz geliri azaldı. Bu yılın ilk 4 ayında faiz kaybettirdi. Borsa 1999 yılında kaybettirdi. 2000 yılı çok çok iyi iken, 2001’in ilk 4 ayında borsa "keriz silkeledi." Böyle bir tabloda geliniz de tasarruflarınızı ne yapacağınıza karar veriniz. Bırakınız net getiriyi... Anapara eriyip yok oluyor. Ne demişler? Parasızlık dert ama şimdilerde Türkiye’de parası olanlar da dertli!.


1) On büyük bankanın uyguladığı faizlerin ortalaması.
2) Merkez Bankası'nın döviz alış kurları.
3) İstanbul Altın Borsası'ndaki kapanış fiyatları.
4) İMKB'nin DİBS performans endeksi.
5) Reel getiri, (enflasyondan arındırılmış getiri veya zarar) son bir yıllık (nisan/nisan 12 aylık) dönem için TÜFE artışları esas alınarak hesaplanmıştır.