Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yaşını başını almış bir ağabeyim var. Şimdi emekli. Bir evini sattı. Onun parasını, eski birikimlerini mevduat hesabında ve de repoda değerlendirerek, emekli maaşına ekliyor. Yaşamını böylece sürdürüyor.
Ama huzursuz... "Bankada mevduat hesabım, repo hesabım olduğunu bunların faizi ile geçindiğimi bilenler ‘Sen de rantiye oldun’ diyerek takılmaya başladı. Rantiye olmak kötü bir şey mi? Ben rantiye miyim? Ben rantiye olarak bu memlekete kötülük mü yapıyorum? Paramı bankadan çekeyim de ne yapayım?" diyerek sual eyliyor.

Rant nedir? Kime rantiye denilir? Önce bunu açıklayayım:
(1) Rant genelde toprağın kira geliridir. Fakat zamanla bir işe tahsis edilen paranın getirisi de rant olarak adlandırılır olmuştur.
(2) Lügat anlatımında rant, bir mal veya paranın belirli süre içinde emek verilmeden sağladığı gelirdir.
(3) Genelde arz ile talep arasında geçici süre ortaya çıkan uyumsuzlukların belli kişilere beklenmedik maddi imkan sağladığı görülür. Bu getiriye de (benzer / geçici / yarı rant) gibi farklı isimler verilir.
(4) Ricardo (1772 - 1823) isimli iktisatçı, çok verimli toprakların, az verimli topraklara göre, "Tanrı’nın lütfu olarak / bedavadan" ve de "maliyetin içine girmeyen" bir gelir yarattığını görmüş ve de verimli toprakların azlığına dayanan bu getiriye "toprak rantı" adını vermiştir. Rant deyimini ünlendirmiştir.
(5) Ekonomik anlatımda "rantiye", kaynağı ve miktarı ne olur ise olsun rant geliri ile "hayatını sürdüren" kişidir.
(6) Sosyal anlatımda rantiye iki gruba ayrılır. Büyük rantiye ve küçük rantiye. Büyük rantiye sınıfındakiler kural olarak iş yapmaz. Sadece veya büyük ölçüde rant geliri ile varlığını sürdürür. Küçük rantiye, kapitalist sistemdeki orta sınıf ve hatta işçi sınıfıdır. Bunların ana uğraşıları üretime katkıda bulunmaktır. Ana gelirleri üretime katkıları karşılığı paylaştıkları katma değerdir. Fakat üretime katkıları karşılığı elde ettikleri gelirden ayırdıkları tasarruflarla yaptıkları yatırım karşılığı rant elde ederler. Bu rant genelde faiz geliri veya gayrimenkul geliridir.

(7) Rantiyenin (büyük olsun, küçük olsun) rant gelirini doğrudan üretime katkı yapmadan sağlaması, rant kaynağının üretim için önemini yok etmez.
Rantın kaynağı olan toprak, gayrimenkul, mal veya para birilerine "rant geliri" sağladığına göre, bir üretime katkıda bulunmuştur. Açık anlatımıyla toprak, gayrimenkul, mal veya para bir üretime katkıda bulunarak "gelir" yaratmış, bu geliri yaratanlar "gelirin" (katma değerin) bir bölümünü, bu toprak, gayrimenkul, mal veya paranın sahibine devretmiştir. Bu devirde toprağın, gayrimenkulun, malın veya paranın sahibi "doğrudan" üretime katkıda bulunmadığı için elde ettiği gelir "rant olarak" adlandırılmaktadır.
(8) Ters bir anlatım ile rantiye, doğrudan üretime katılmamaktadır ama, rantiyenin sahip olduğu toprak, gayrimenkul, mal veya para üretimde kullanılmaktadır. Üretimi artırmaktadır. Bunlar olmasa üretim yapılamaz. Rantiyenin doğrudan üretime katkısı yoksa da sahip olduğu varlık üretimin gerçekleşmesini, artmasını sağlamaktadır.

İnsanların bankaya faize yatıracak, tahvile bonoya bağlayacak, hisse senedi alacak paralarının olması "ayıp / günah / suç" değildir. Ayıp / günah / suç olan paranın kara para olması, soygundan gelmesidir.
Tersine insanların ve kurumların gelirlerinin tamamını tüketmeyip, tasarrufa ayırmaları ülkenin, ekonominin yararınadır. İç kaynak denilen şey, ülkedeki tasarruf gücüdür.
İnsanlar üretir. Üretim gelir olur. İnsanların normalde gelirlerinin tamamını tüketmeleri haklarıdır. Ama insanlar değişik nedenlerle gelirlerinin tamamını tüketmez. Bir bölümünün tüketimini erteler. Ertelenen tüketime tasarruf denir. Tasarruf ülkenin iç kaynağıdır. Tasarruf yatırıma, üretime dönüşür. Yatırım ve üretime dönüşen tasarrufun "kirası / ödülü" tasarruf yapana faiz olarak ödenir.
Faiz rant, faiz geliri alan her insanı rantiye olarak kötülemek, tasarrufu, yatırımı ve bu sistemi işleten faizi bütünüyle "inkar" etmek olur.