Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Merkez Bankası Başkanı, TMSF'ye devredilen bankalar ve BDDK işlemleriyle ilgili iddiaları araştırmak için kurulan komisyona bilgi verirken "2001 krizi, bankacılık krizinden başka bir şey değildir. Bankalar risk yönetimini bilmiyordu, rehavet ve ihanet vardı, Hazine bankaları denetlemedi, bankacılık krizi çıktı" demiş.
Bu değerlendirme yanlıştır.
Merkez Bankası Başkanı krizi böyle değerlendirdiği sürece bu ekonomi yeni krizlerden kurtulamaz. Yakında yeni bir kriz daha çıkar.
Ekonomi ikiye ayrılır. (1) Reel ekonomi. Yatırım, üretim, istihdam, tüketim bu bölümdedir. (2) Reel olamayan ekonomi. Finansal ekonomi. Para, faiz, döviz, banka sistemi ise bu bölümdedir.
Reel ekonomi (yatırım, üretim, tüketim) "obje"dir. Finansal ekonomi (para-banka sistemi) "ayna"dır. Ayna'daki görüntü, "obje"nin, yani reel ekonominin görüntüsüdür.
Reel ekonomi bozulunca, o bozukluk aynaya (reel olmayan ekonomiye - finansal ekonomiye) yansır.
Bankalar kendiliğinden patlamıyor. Ekonomideki patlama gidiyor, sonunda bankaları patlatıyor. Ekonomi patlamaya devam ettiği sürece bankaların patlamasını durduramazsınız.
Bu neye benzer? "Efendim morgda çok ceset var. Morgda çok adam ölüyor. Hayır. Adamlar morgda ölmüyor. Adamlar dışarıda ölüyor. Dışarıda çok adam öldüğü için morgda çok sayıda ceset birikiyor.
Ekonomi neden patlıyor? Ekonomi patladıkça bankalarda ceset neden birikiyor? Bankalar bu kadar ceseti taşıyamayınca neden çöküyor?
Merkez Bankası Başkanı'nın bunları anlatması lazım. Ama bunlara değinmiyor. Çünkü (1) Reel ekonominin batmasına neden olan yüksek faiz politikasını sürdüren bu banka. (2) Bankaların bankası olarak her akşam bankalardan hesap aldığı halde, bankalarda olan biteni günü gününe bilmesi gerektiği halde denetim sorumluluğunu başkalarına yıkan bu banka.
Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre serbest piyasa ekonomisinde, dünyanın her ülkesinde firma ortalama yüzde 7 dolayında net para kazanabilir. Bunun istisnaları olabilir ama ortalaması budur. Yüzde 7 ortalama net kazancı olan firma bu oranın üzerinde reel faiz öder ise batar.
Türkiye'de 1980 yılından bu yana firmalar yüzde 20, yüzde 30, yüzde 50 reel faiz ödüyor. Bugün faizler düştü diyoruz ama firmalar için banka kredilerinin reel maliyeti hâlâ yüzde 20 dolayında. Türkiye'de kim yüksek oranda kâr ediyor da bu yüksek reel faizi ödeyebilsin? Firmaların yaşayabilmesi için sermayenin getirisinin maliyetinden yüksek olması gerekir. Türkiye'de ise tersi durum var. O zaman da firmalara ölüyor. Cesetler bankalarda birikiyor. (Eskiden böyle oldu. Artık böyle bir şey yok sanmayınız. Değişen bir şey yok.)
Aynaya dikkatle bakmak gerekir. Aynadaki görüntünün gerisinde reel ekonominin çöküşü var. Onun da arkasında yüksek faiz var. Yüksek faizin de arkasında Merkez Bankası var. Çünkü Merkez Bankası Başkanı yüksek faiz ile enflasyonu ve de döviz fiyatını aşağıya çekmek istiyor.