Garanti Bankası’nın düzenlediği “Risk Yönetimi Konferansı”nı izledim. Kurumsal bankacılıktan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Tolga Egemen, krizden sonra en küçük işletmeden en büyüğüne, KOBİ’den holdinge risk yönetiminin önemine işaret etti. ”Eskiden bizim klasik işletme anlayışımızda risk müşterinin vadeli çekini ödememesiydi. Çek ödenince risk ortadan kalkardı. Bankalar için ise risk müşterinin yeterli teminat verememesiydi. Şimdi kavramlar değişti” dedi.
Değişen risk yönetiminin önemini ise Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Cüneyt Sezgin anlattı. Dr. Cüneyt Sezgin’in anlattıklarından öğrendik ki, günümüzde risk sadece kredi riski değil. Operasyonel, stratejik riskler, itibar riski, yasalardan ve düzenlemelerden kaynaklanan riskler ve çevre riski gibi riskler de önem kazanmış. Likidite riski ve piyasa riski de finansal risk şemsiyesi altına girmiş. Dr. Cüneyt Sezgin’in anlattıkları ile Bursa’da organize sanayi bölgelerindeki girişimcilerden dinlediklerimi “evlendirdim”. Risk yönetiminin krizden sonra işletmeler için çok, hem de çok önem kazandığını fark ettim.
Kriz uyarıcı oldu
Krizden önce bizim işadamlarımız ”risk yönetimi“ diye bir şeyin varlığını “Basel Kriterleri” tartışmaları nedeniyle duydu. Basel Kriterleri, bankaların kredi kullananlardan “risk durumlarını sergileyecek yeterlikte” bilgi almalarını zorunlu kılıyordu. Basel Kriterleri uygulaması ertelendi. Risk yönetimi işadamlarımızın kafalarında “bankadan kredi almak için yerine getirilmesi gereken bir formalite” olarak kaldı.
Fakat küresel kriz sorunda iç ve dış talebin daralmasına bağlı olarak üretim düşünce, işletmeler yaşam savaşına girdiklerinden maliyet, verimlilik ve kârlılık önem kazanınca, üretim girdileri fiyatları dalgalanmaya, kredi bulmak güçlenmeye başlayınca işletmelerimiz farkında olmadan “risk yönetimi”ne yöneldi.
İşletmeler kriz sonu ayakta kalabilmek, maliyetlerini düşürebilmek, pazar paylarını büyütebilmek, kârlılıklarını koruyabilmek için şimdilerde girdi maliyetlerini aşağıya çekmeye, daha az stok tutmaya, istihdam politikalarını gözden geçirmeye, müşterilerini daha dikkatli seçmeye, finansman maliyetini ucuzlatmaya çaba gösteriyor.
Yaşam güçleşti
İşletmeler bütün bunları başkaları istediği için değil, formaliteye uymak için değil, kendileri için yapıyor. Risk yönetimi (1) Kayıpları önlüyor, (2) Belirsizliği önlüyor/Değişinin yönlendirilmesine imkân veriyor, (3) Güvence sağlıyor. Bir ölçüde risk yönetiminin ana fikri bizim büyüklerimizin çok tekrarladıkları bir deyime uyuyor: “Hiç ölmeyecekmişsin gibi çalış /Yarın ölecekmişsin gibi hazırlıklı ol.”
“A’bicim... Bize bi’şey olmaz... Biz bu âlemin kralıyız” diyen işletmelerin, finans kuruluşlarının “risk yönetimini umursamadıkları için” nasıl battıklarını gördük. “Ha...Bu da bize ders oldi!..”
İşte bunun için işletmelerimiz anladılar ki, sadece bankaları mutlu etmek için değil ayakta kalmak ve koşmak için risk yönetimini öğrenmeye mecburlar. İşletmeler risk yönetimini öğrenerek şeffaf bilançolar düzenledikçe “Bankalar bize kredi vermiyor... Bankalar gereksiz yere teminat talep ediyor” tartışmaları da sona erecek. Çünkü bankalar kredi verecek müşteri arıyor. Riskini yönetemeyen bir müşterinin teminatı yeterli olsa da banka için bir şey ifade etmez. Banka-nın kredi kullandırırken müşteri seçiminde önem verdiği işletmenin sürdürülebilir bir büyüme potansiyeline sahip olması, verimliliğe ve kârlılığa dönük şekilde yönetilmesidir.