Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Önce Amerikalıları, sonra Amerika yandaşı ülkelerdeki insanları huzursuz eden "şarbon", bizim yabancımız olmayan bir hastalık.
İnsan derisine bulaştığında üzeri kara kabuk bağlayan çıbanların çıkmasına neden olan şarbona bizim insanlarımız "karakabarcık - karayanık - yanıkara" adı verir.
Hayvan kanında üreyen şarbon bakterisinin (yumurtasına), dayanıklılık kazanmış haline "spor" denilir. Spor, bitki tohumuna benzer. Kurumaya, soğuğa, sıcağa (120 derece sıcağa) dayanıklıdır. Bitki tohumu gibi önce uykuya yatar. Sonra uygun ortamda uyanır. Şarbon hastalığını yaymaya başlar. Şarbon sporu deriye bulaşırsa insanda deri şarbonu, solunum yolu ile alınır ise, akciğer şarbonu, gıdaya bulaşır ise sindirim şarbonu hastalığı ortaya çıkar.

Hayvanlarla temas edenler, her zaman şarbona yakalanma tehlikesi altındadır.
Şarbonlu hayvanın yünü, kılı, postu ve kemiği kullanılarak üretilen giysilerin içinde yer alan şarbon sporu, hastalığın dolaylı biçimde yayılmasına neden olabilir.
Şarbon sporunun sinek ve böcek aracılığıyla yayılması da mümkündür. Deri şarbonu, üzerinde siyah kabuklar oluşan çıbanlar şeklinde ortaya çıkar. Bağırsak şarbonunun işareti güçlü bir sindirim bozukluğu ve genel halsizliktir. Solunum yoluyla vücuda giren spor birkaç günlük kuluçka döneminden sonra solgunluk ve halsizlik ile etkisini göstermeye başlar. Solunum sıkıntısı artar. Tedavi edilmez ise hasta altı ile on gün arasında ölür.
İnsanlara bulaşan şarbon hastalığı erken teşhis edilir ise tedavisi mümkündür. Penisilinler ve siprofloksasin adı verilen ilaç grubu şarbona karşı savaşta başarılı ilaçlardır.
Şarbon bakterisi 1876 yılından bu yana biliniyor. Pasteur’ün şarbon aşısı 1881 yılından bu yana hayvanları hastalıktan koruyor.
Mikropların, bakterilerin "silah" olarak kullanılması Birinci Dünya Savaşı döneminde gündeme geldi. Savaş sonrası 1925 yılında ülkeler bir araya gelerek savaşlarda biyolojik (mikrop ve bakteri) ve kimyasal silah kullanımını önlemek için Cenevre Anlaşması adı verilen bir anlaşmaya imza koydu. ABD ve Japonya bu anlaşmaya katılmadı. Bir süre sonra, 1930’larda Japonlar Mançurya’da şarbon sporunu da içeren biyolojik silahlarını insanlar üzerinde denedi.

İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler biyolojik silah kullanımına karşı idi. Buna rağmen ABD, beş bin dolayında şarbon bombası üretti. Ama bunlar kullanılmadı.
Kore ve Vietnam savaşlarında taraflar birbirlerini biyolojik silah kullanmakla suçladı. Ama kimse neyin ne olduğunu bilemedi.
Bugünlerde internet sitelerinde şarbon hakkında bilgiler yayımlanıyor. Yararlı bilgilere yer veren "duy - gör - bil" sitesindeki bir habere göre, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 1969 yılında yayımlanan "biyolojik silahların potansiyel tehdidine ilişkin raporda", 500 bin kişinin yaşadığı bir yerleşim bölgesine havadan püskürtülecek 50 kg’lık şarbon sporu, 125 bin kişinin etkilenmesine ve çok sayıda ölüme neden olabilecek güçte bir biyolojik silah. Üretimi basit, kolay ve ucuz olduğu için "fakir silahı" diye adlandırılıyor.