Sermayenin tabana yayılması denilen şey ise, işçilere, orta ve alt gelir grubundaki halka özelleştirilen devlet işletmelerinden hisse senedi satmakla gerçekleştirilebiliyor.Biz sermayeyi tabana yaymayı unuttuk. Tersine sermayenin belli ellerde yoğunlaşmasına dönük bir özelleştirme uygulamasına yöneldik.Belli sayıdaki sermaye grubu, özelleştirilmek için satışa çıkarılan devlet işletmelerini satın alıyor. Böylece daha önce devlet elinde olan sermaye, bu belli sayıdaki sermaye grubunun eline geçiyor."Ne yapalım... Parası olan alır!" diyemeyiz. Bu uygulama, gelir dağılımında büyük çarpıklığa yol açıyor. Zaten bozuk olan sermaye ve varlık dağılım düzenini rezil hale getiriyor. Sosyal huzursuzluk tohumlarını etrafa saçıyor. Ekonomideki gücün az sayıda sermaye grubunun elinde toplanmasına yol açıyor. Özelleştirme denilen şeyin bir hedefi de, "sermayenin tabana" yayılması idi. Ekonomide güç az sayıda sermaye grubunun eline geçince, bu gruplar sadece ekonomide değil, her alanda ülkede söz ve güç sahibi olur. Kanun yapıcıları da, kanunları uygulayıcıları da etkilemeye, kendi yararları doğrultusunda kullanmaya başlar.Margaret Thatcher 1987 yılında İngiltere'de özelleştirme hareketini başlatırken, hantal ve zarar eden devlet işletmelerini verimli işletmeler haline getirmeye çalışırken, "sermayenin halka yayılmasına" öncelik verdi. "Sermayenin nasıl halka yayılabileceğini" dünyaya gösterdi. Özelleştirilen devlet işletmelerinin hisse senetlerinin bir bölümü işçilere bedava veya ucuz fiyatla ve taksitle dağıtıldı. Böylece "zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayan" işçiler, "sermaye sahibi" oldu. Sosyal konutlar, içinde oturanlara ucuz fiyatla ve taksitle satılınca, "zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayanlar" bu defa da "mülk sahibi" oldu. Sermaye ve mülk sahibi olmak için taksit ödemek zorunda kalan işçi, verimli çalışarak, daha çok katma değer yaratma ve katma değer artışından daha çok pay alma çabasına girdi.Sosyal devlet döneminde ekonominin dışında kalan orta ve alt gelir grubundaki halk ise, özelleştirilen devlet işletmelerinden hisse senedi satın alarak "serbest piyasa" sisteminin "rekabetçi düzeninde" yaşamaya başladı. Sermaye az sayıda grupta Şimdi gelelim Türkiye'ye... Devlet işletmelerini özelleştirmek için belli sermaye gruplarına satıyorsunuz... O işletmede yıllar boyu çalışan (bazılarına göre ise "çalışmayarak havadan ücret alan") işçiyi kapının önüne koyuyorsunuz. O işletmelerin, "kendi malları olduğunu sanan saf ve bakir Türk halkının kalbini kırıyorsunuz...""Hep bana, hep bana" politikasını benimsediğiniz için, "insanların gönlünü almayı" unutuyorsunuz..."Tamam kardeşim... Bu devlet işletmelerini ben istediğim kişilere vereceğim... Ama... hiç olmaz ise hisse senetlerinin bir bölümünü çalışan işçilere dağıtalım... Bir bölümünü de halka satalım... Böylece onlar da hisse senedi sahibi olsun. Kendilerini sermayedar sansın... Serbest piyasa ekonomisine hiç olmaz ise ucundan kenarından bulaşsın..." demek aklınızdan geçmiyor. guras@milliyet.com.tr Halk mutsuzsa işler yürümez