Halkımız yangını seyretmekle meşgul. Yangının söndürülmesini bekliyor. Ankara hortumu sonuna kadar açmak mecburiyetinde kaldı, kalıyor. Yangının üzerine Türk lirası ve dolar sıkılıyor. Sıkılacak.
Genelde kriz, "Borsa nereye indi, dolar nereye çıktı?" şeklinde izleniyor. Halbuki bu kriz kısa dönemde ve uzun dönemde Ayşe Hanım Teyzemi, Ali Rıza Bey Amcamı ve de cümle saf ve bakir Türk halkını etkileyecek. Uzun zamandaki etkilerini şimdilik dikkate almayalım ama, önümüzdeki günlerde, bayram öncesi, bayram sonu neler olacak onlara bakalım.
En kötü olan, doların, markın fiyatının henüz belli olmamasıdır. Dolar ve mark fiyatı yüzde 30 mu artıyor, yüzde 40 mı artıyor?.. Yoksa artış yüzde 20’ye iner mi? Kısa dönemde halkımızın kaderi döviz fiyatındaki artış oranına bağlıdır.
Diyelim ki, döviz fiyatı yüzde 25 oranında arttı. Hemen tüpgaza, petrole, doğalgaza, elektriğe zam gelecek. Hükümet bu zammı hemen yapmaya mecbur. Geciktirdikçe pahalı alıp, ucuz satmanın faturası bütçe açığını büyütür.
Petrole, elektriğe zam demek hemen her şeyin fiyatının artması demektir. Köylünün kullandığı mazotun, ilacın, tohumun fiyatı artar. Buğday fiyatı artar. Fırıncının yaktığı elektriğin, mazotun fiyatı artar. Ekmeği taşıyan kamyonun fiyatı artar. Maydanozun fiyatı artar... Bu zincirleme fiyat artışı bir ayda tamamlanır. Halkımız bir ay sonra bir de bakar ki, her şeyin fiyatı yüzde 25 artmış...
Zam halkın harcamalarını hemen, en kısa sürede artırır. Ama halkın geliri aynı süre içinde artmaz. Halkın geliri hiçbir şekilde zam oranında artmaz. Halk gelirini hiçbir zaman zamlar ölçüsünde, zamlar hızında ayarlayamaz. İşte bunun için halk fakirleşir.
Fakirleşen halkta huzursuzluk artar. Memur, işçi, emekli zam bekler. Çiftçi ürün fiyatının ayarlanmasını ister. Hükümetin bütçesinde para yok ki, memurun, işçinin, emeklinin maaşına zam yapsın. Bütçede tarımın desteklenmesi için para yok ki, ürün fiyatları ayarlansın.
Memurun, emeklinin, işçinin, çiftçinin gelirindeki aşınmayı dengelemek, ancak ve ancak bütçeye yeni para eklemekle mümkündür. Bütçeye kaynak vergiden gelir. Üretimin durakladığı halkın fakirleştiği dönemde vergi geliri artırılamaz. Yeni vergiler konulamaz. Bir başka imkan iç borçlanmadır. Hükümetin borcu o kadar büyük ki, memurun, işçinin, emeklinin, çiftçinin gelirini yükseltmek için kimden para toplayacak, kimden borç alacak?.. Bunun da imkanı yok.
Denilecek ki, "Para bassın, dağıtsın." Para basıp dağıtmak demek halkı kandırmak demektir. Veriyor gibi yapıp, enflasyonla cebinden daha fazla para çekmek demektir.
Sayın saf ve bakir Türk halkı... Görülüyor ki, gideriniz artacak ama, gelirinizi kısa sürede ayarlamak mümkün olamayacak... Buna göre hazırlıklı olunuz.
Sayın okuyucularım sanmayınız ki, parası dolarda olan, parası markta olan fakirleşmeyecek, sadece parasını bankada saklayanla borsada kalan kaybedecek... Dolarda, markta olanın kaç doları, kaç markı var? Tamam... Dolar mark kaybetmedi ama, doları markı olan bu ülkede yaşamıyor mu? Yaşamayacak mı? Evi yok mu? Kira ödemiyor mu? Otomobili yok mu? Dolmuşa binmiyor mu? Ekmek yemiyor, su içmiyor mu? Evi, otomobili olan, evini otomobilini satamaz ise, kira ödeyen, dolmuşa binen zorlanır ise, varlıklısı da varlıksızı da kendi ölçülerinde dertli demektir.