Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       HİLAT Elmas, Manastırlı. İstanbul'da Çuhacıyan Han'da, Ohannes Usta'nın yanında yetişti. Anadolu medeniyetleri araştırmacısı Sabahattin Konakçı'nın atölyesinde Ermeni ve Türk ustalarla çalışıp "tasarım"ı öğrendi. Tasarım "sanatçının yaratması" demek. Maddeye özgün şekil vermesi demek.
Hilat 1976 yılından bu yana özgün yapımlarıyla mesleğinde tırmanıyor. Tasarımları Türkiye sınırı dışına çıktı. Yunanlı tasarımcı İlias Lalaounis'in takılarının önüne geçti.
Hilat Usta'nın yanıda yetişen Bülent Büyüktürk diyor ki, "Özgün tasarım ve el işçiliğindeki maharet gramı 3 milyon lira olan altının, işlendikten sonra gramı 40 milyon liradan ihracına imkan veriyor."
Fatoş ve Sancar Ahunbay, İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu iki mimar. 1976 yılından bu yana moda dünyasının içindeler. 1980 yılından bu yana Derishow isimli bir firmaları var. Üç yüz kişi çalıştırıyorlar. Deri eşya yapıp satıyorlar. Nişantaşı ve Akmerkez'de satış mağazaları var.
Şimdi deri giyim tasarımından, "mekansal tasarım"a geçtiler (Mekansal tasarım deyimi yeni bir deyim. Hakkı Devrim ustadan alınan icazet ile kullanılmaya başlanmış).
Bir tasarım grubu kurdular. Başında ODTÜ'den Mimar Nuray Keskin'in bulunduğu grupta, heykeltıraş, endüstri tasarımcısı ve mimarlar var. Mekana ait tüm araç, gereç, aksesuvar ve mobilya tasarımı ve üretimi yapıyorlar. Porselen eşyalar Fransa'da, camlar Finlandiya'da, geri kalan Türkiye'de üretiliyor.
Akmerkez'deki Derishow satış mağazasının arka bölümünde "Mimarca" markası ile teşhir edilen ve satışa sunulan, aksesuvar ve mobilyaya hayran oldum. Genç tasarımcılarımız aydınlatma araçlarını, yemek takımlarını, günlük kullanımdaki araç ve gereçleri, dar mekanlar için mobilyaları pek de güzel tasarlamışlar.
Sadece tasarlamak değil, tasarlanan araç, gereç ve aksesuvarı üretmek de bir marifet. Böylece yaygın bir kesime iş imkanı doğuyor.
Son yıllarda başarılı Türk tasarımcılarının sayıları artmaya başladı. Ama Türk üreticisi özgün tasarıma değer vermediğinden sivrilen tasarımcılar Türkiye'de yaşayamıyor, gelişemiyor. Defne Koz yurtdışında isim yapan genç tasarımcımız. Milano'da yaşıyor.
Türk üreticisi "tasarıma önem vermeyince" sadece iç pazar yabancı tasarımcıların mallarıyla dolmuyor, Türk malları da yabancı tasarımcıların ürünleriyle dış pazarlarda rekabet edemiyor.
Gene ODTÜ mezunu Şule ve Faruk Malhan bunu yıllar önce görüp tasarıma dayalı üretime önem verenlerden. Faruk Malhan'ın tasarımları ve bu tasarıma dayalı üretimiyle Koleksiyon Mobilya sadece iç pazarda ithal mobilyalarla rekabet etmiyor, dış pazarda da bu rekabeti sürdürebiliyor.
İstanbul'da Atölye Derin'de Aziz Sarıyer özgün tasarıma dayalı mobilya ve aksesuvar üretiyor. Aziz Sarıyer "İtalya'nın her konuda tasarıma 1970'lerin başında önem vermesi sonucu, 1972 yılında İtalya'nın patlama yaptığını, o tarihe kadar önemsenmeyen İtalyan ürünlerinin, modadan mobilyaya, aydınlatma araçlarından çatal bıçağa, dünya pazarına hakim hale geldiğini" anlatıyor. Aziz Sarıyer de 1972'lerden bu yana kendi tasarımına dayalı üretim yapıyor. Hem tasarımda hem de üretimde Türkiye'nin rekabet şansının büyük olduğunu, ancak bugün için pazarı tutan İtalyan firmalarıyla maliyette yarışmanın güçlüğüne işaret ediyor. Bir tasarıma dayalı olarak yılda 5 bin, 15 bin sandalye üretebilen İtalyan firmalarının yanında, bir tasarıma dayalı olarak 50 sandalye, 100 sandalye üretebilecek kadar dar pazara sahip Türk tasarımcının, maliyet ve fiyat rekabetine giremediğine işaret ediyor.
Konu gelip düğümleniyor "pazarlama"ya... Pazar sınırlı kaldığı sürece özgün tasarıma dayalı üretim "butik üretim" çemberini kıramıyor. Geliniz görünüz ki, özgün tasarım olmadan da Türk mallarının dünya pazarında "para etmesi" şansı yok. Giyim eşyası da, mobilyası da, ütüsü de, TV göstericisi de, takısı, ziynet eşyası da özgün tasarım ürünü değil ise, "sıra mal" olarak satılıyor.



Yazara E-Posta: g.uras@milliyet.com.tr