Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bir "KİT"in, (kamu iktisadi teşekkülünün) özelleştirilmesi demek, yönetim sorumluluğunun "kamu"dan çıkması demektir.
Eğer kamu mülkiyetinde kalan hisse senetleri, o işletmenin yönetiminde kamunun hakimiyetini sürdürmesine imkan veriyor ise "özelleştirme" söz konusu değildir. Bu şekilde hisse senedi satışına "halka arz" denilir.
Kamunun bir işletmenin yönetiminde hakimiyetini sürdürmesi için illa da hisse senetlerinin yüzde 51'ini elinde bulundurması gerekmez. Eğer hisseler halka arz edilmiş, çok yaygın bir dağılım gerçekleşmiş ise, kamunun elinde tutacağı daha düşük orandaki hisse senedi ile de yönetimdeki hakimiyetini sürdürmesi mümkün olabilir.
Kamunun mülkiyetindeki Petrol Ofisi'nin satışında çoğunluk hissesi blok halinde satıldı. Petrol Ofisi'nin yönetim hakimiyet kamunun elinden çıktı. Bu gerçek "özelleştirme"dir.
Fakat TÜPRAŞ'ta durum farklıdır. TÜPRAŞ'ta çoğunluk hissesi kamunun mülkiyetinde kalıyor. Bu nedenle hisse senedi satışı "özelleştirme" değil, TÜPRAŞ hisselerinin "halka arzı"dır.
Aynı model, Ereğli Demir Çelik İşletmeleri, Türk Hava Yolları, Petkim ve Türk Telekom modellerinde de uygulanacaktır.
Açık anlatımıyla bu kuruluşlar "özelleştirilmeyecek", hisseleri halka arz edilecektir.
Bir KİT özelleştirilmedikçe, yönetiminde kamunun (açık anlatımıyla politikacının, bürokratın) hakimiyeti sürecek demektir.
Özelleştirilemeyen kuruluşun yönetim kurulu üyelerini, genel müdürünü gene politikacılar atayacaktır. Bu kuruluşlara gene politikacıların verdiği "hamili kart yakinimdir" torpili ile adam alınacaktır. Bu kuruluşların genel müdürleri gene bakandan izin alarak seyahate çıkacak, harcama yapacaktır. Bu kuruluşlar gene yatırım yapmak için devletin "bütçesine bağlı kalacaktır."
Bu anlattıklarım genel değerlemelerdir. TÜPRAŞ'ın durumu "istisnadır." Ama unutmayınız "istisnalar kaideyi bozmaz." TÜPRAŞ'ın istisna olan durumu şudur. Yabancı yatırım bankaları yaptıkları değerlemede TÜPRAŞ'ın çoğunluk hissesinin kamuda kalmasının yararına işaret etmiştir. Çünkü görülmüştür ki, "TÜPRAŞ kendi kendine yeterli kaynağa sahip. Kendi yarattığı kaynak ile büyük yatırımlar yapabiliyor. Yatırımlarını sürdürüyor. Yönetim kadroları çok iyi."
Ama unutmayınız. "Böyle gelen böyle gitmeyebilir." Çünkü hisseleri halka satılacak TÜPRAŞ'ta kamu yönetim ve gözetimi devam edecek. Kamunun sahip olduğu hisselerin çoğunluğu nedeniyle TÜPRAŞ yöneticilerini bundan sonra da kamu (politikacılar) atayacak. İstediklerini getirip, istediklerini götürecek. Yatırım ve fiyatlama politikaları kamunun tayin ettiği yöneticiler tarafından belirlenecek.
Tenkit edilen bu modelin tam karşıtı olan model ise, kamu kuruluşunun hisselerinin tamamının halka arzıdır. Bu durumda ise işletme "sahipsiz" kalmaktadır. Çünkü bu durumda yönetim" yüzer gezer oylar ile" maceracıların eline geçmektedir. İşte bunu önlemenin yolu da özelleştirmede "blok satış" yoluyla "stratejik ortak" oluşturmaktır. Stratejik ortak, sahip olacağı hisse senedi oranı ile yönetime hakim olabilecek ortaktır. Eğer hisse senetleri çok yaygın dağılmış ise, bazı işletmelerde yüzde 20 paya sahip ortak bile yönetime hakim olabilir.
Ben bunları TÜPRAŞ hisselerinin halka arzını küçümsemek, yapılan özelleştirme çalışmalarını kötülemek için yazmıyorum. Şu günlerde TÜPRAŞ hisselerine yaygın ilgi var. İnşallah bu ilgi devam eder. TÜPRAŞ'ın daha çok hissesi halka satılır... Ama alan, "neyi aldığını" bilsin. Özelleştirme tartışması yapanlar "neyi tartıştıklarını" anlasın istiyorum.