Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dünya Bankası Başkanı "Mucize yaratıyorsunuz" demiş.
Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca - Türkçe Lügat'ını açtım. Mucize kelimesinin karşılığına baktım. Mucize, "...Allah'ın emriyle peygamberler tarafından yapılan ve halkı hayrette bırakan harikulade işler, hareketler ve haller" imiş.
Dünya Bankası Başkanı'nın sözünü ettiği "Türk işi mucize", herhalde, kişi başı geliri 7 yıl boyunca 3 bin doların üzerine çıkaramamak ve bu yetmiyormuş gibi 1999 yılında 3 bin doların altına indirdikten sonra, 2000 yılında 1998 rakamına yaklaştırmak için çabalamaktır. Memurun, işçinin, emeklinin, köylünün gelirini dondururken, fiyatları serbest bırakmaktır. Zaten bozuk olan gelir dağılımını rezil etmektir. Hayvancılığı öldürdükten sonra, bu yıl da IMF talimatı doğrultusunda tarımı çökertme hazırlığı yapmaktır.
Küreselleşen dünyada, rekabet imkanı bulunan hiçbir tarım ve sanayi ürününe sahip olamaz duruma düşmektir... Bunlar mucize ise söyleyecek sözümüz yok!.. Bunlar Allah'ın emri ise, ağzımızı açacak, kalemimizi oynatacak durumumuz yok.
Biz mucizeyi bir yana bırakalım da... Dünya Bankası'nın diğer söylediklerine bakarak ayaklarımızı yere basalım. Dünya Bankası Başkanı, "Mucizeler yaratan Türklere" şu mesajları da verdi:
Uzakdoğu, Asya, Güney Amerika krizlerinden sonra anlaşıldı ki, her ülkeye ayrı ayrı reçete yazmaya gerek yok. Her ülkede uygulanması gereken tek bir reçete var. Bu reçeteye göre:
(1) Sağlam bir finans piyasasına sahip olacaksınız. Bunun için "uyduruk banka sistemini" düzene sokacaksınız.
(2) Rekabete dayalı mal ve hizmet piyasasını kurup işleteceksiniz.
(3) Yeni Ekonomi'nin ve de getirdiği haberleşme ağının içinde olacaksınız. Yeni Ekonomi'nin gereklerine uyacaksınız.
Artık "yapılacak şeyler bellidir". Ne yapılacak diyerek araştırmaya, tartışmaya gerek yoktur. Önemli olan yapılacak şeylerin "ne zaman yapılacağıdır."
Bunlar, bütün ülkelerde halkın sırtına yükler getirerek uygulanıyor. Türkiye'de de öyle uygulanacaktır.
Fakat Türkiye'de yapısal değişime bir direnç var. Kendi içinizdeki görüş ayrılıklarını sona erdirmeniz şart.
Dünya Bankası Başkanı'nın verdiği mesaj budur. Bu mesajın içinde ağırlığı olanlar "finans piyasasının sağlamlaştırılması" ile ilgili olarak anlatılanlardır.
Biz henüz bankacılık sistemindeki sorunların boyutunu ve önemini kavrayamıyoruz. Merkez Bankası'nın elinde kalan "kıytırık" 8 bankanın yükünün 5 - 7 milyar dolar olarak açıklanması bile bizi uyandırmıyor. Esas sorun onlardan değil, batmamış gibi görünüp de içi boşalmış kamu bankaları ile özel sektör bankalarındadır.
Bazı kamu bankalarıyla, yönetiminde politikacıların etkili olduğu bankalardaki "politikacı, işadamı" ilişkilerinin ülkenin başına neler getirebileceğini Dünya Bankası Başkanı doğrudan anlatamıyor da, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" misali Güney Kore'de olan biteni naklediyor. Diyor ki: "- Güney Kore'nin güçlü holdingleri, saygın işadamları, bankaları politikacılarla kurdukları bağlara dayalı olarak tezgahı çalıştırıyordu. Ancak bu tezgahın devamlı çalışmasının imkansızlığı görüldü. O zaman yeniden yapılanma gereği ortaya çıktı. Yeniden yapılanma ülkelere ve banka sistemlerine pahalı fatura getirdi. Çünkü, bankaların gerçeği yansıtmayan sahte bilançoları gerçek rakamlarla düzenlenince, sorunların büyüklüğü ortaya çıktı.
Asya krizinden sonra Güney Kore'de bankacılık sisteminin aktiflerinin yüzde 39'u, Tayland'da yüzde 36'sı silindi. Tayland'da bankaların 100 milyar dolarlık aktiflerinin 36 milyar dolarının batık kredilerden oluştuğu anlaşıldı. Latin Amerika ülkelerinde bankaların aktiflerinin sililen kısmı yüzde 55'lere kadar yükseldi... Hazır olun. Türkiye'de de bunlar olacak... Önce foyaları meydana çıkmış 8 bankanın işini kısa sürede halledin ki, diğer bankaların yapısal düzenlemesine sıra gelsin..."
Bunları söyleyen Başkan, bizden yeni "mucizeler" mi bekliyor dersiniz?


Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr