Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye, üç kocalı Hürmüz’e döndü. Birinci kocamız IMF. İkinci kocamız AB. Üçüncü kocamız ABD. Bundan sonra hayatımız bu üç kocayı gücendirmemek için taviz vermekle geçecek.
IMF’yi gücendirirsek, program desteğini kesecek, döviz vermeyecek. Onun için IMF ne isterse yapalım. Hangi kanunları istiyorsa değiştirelim. Çiftçiye, hayvancıya para vermeyecekseniz diyorsa, vermeyelim. AB’yi gücendirirsek, iki yıl sonra bizi gene tam üye olarak kabul etmezler. Onun için, ne isterlerse yapalım. Önce hemen şu Kıbrıs’ı verelim. Sonra Ege Denizi’ndeki iddialarımızdan vazgeçelim. Hapishaneden kimlerin çıkarılmasını istiyorlarsa, listesini versinler çıkaralım.
ABD’yi gücendirirsek, bu garip dünyada "dayı"sız kalırız. Tek başımıza ne yaparız? Onun için, Irak’la savaşacaksak savaşalım. İsrail’le daha fazla yakınlaşacaksak yakınlaşalım.
Sayın okuyucularım, bu yazılanlar ilk anda insana şaka gibi geliyor ama, durumumuz gerçekten "vahim". Ekonomik bakımdan sosyal politikalar bakımından, iç politika bakımından, dış politika bakımından, üç büyük gücün tamamen etki alanına girmiş durumdayız. Bu üç büyük gücün etki alanından kısa sürede kurtulacağımızı sanmak, hayal olur. Bu nedenle gerçekleri görerek, neler yapabileceğimizi bir an önce tartışmamız lazım.

Üç büyük güçle pazarlık
Yapılacak olan, bu üç büyük güç ile bir an önce masaya oturarak, kısa ve orta dönemde ikili ilişkilerin sınırlarını belirlemektir.
Örneğin, AB ile önümüzdeki dönemde ilişkilerimizin hangi kanalda seyredeceğini bilemiyoruz. AB kriterleri nedir? Bundan sonra Türkiye’den beklenenlerin listesinde neler var? Liste ortaya çıksın ki, biz önce ne yükümlülüğün altına girdiğimizi bilelim. Sonra da, her yükümlülük yerine getirildiğinde, listede onun üzerini çizelim.
Eğer böyle bir liste olmazsa, her gün listeye yeni bir yükümlülük eklenebilecek, yükümlülüklerin sınırı genişletilecek, Türkiye hep boynu eğik, yükümlülüklerini yerine getirmemiş, hakkı olmayanın peşinde koşan, bir ülke görünümüne itilecek.
ABD ile, iyi ilişkiler içinde olmak çok iyi bir şey. Ama, acaba ABD yönetimi bu ilişkiler karşılığında Türkiye’den ne gibi bekleyişler içinde? Önümüzde bir Irak savaşı var. Bu Irak savaşında bizden istenenler ne? Bizim ise istenenlerden yerine getirebileceklerimiz hangileri?

Bir kocamız da IMF
IMF yeni AKP iktidarı ile müzakerelere hazırlanıyor. Bundan önceki hükümetten her istedikleri yerine getirildi. Böyle bir alışkanlık içindeki IMF’nin Türkiye’nin önüne, yeni şartlar çıkarması doğaldır. 2003 yılında IMF’nin bizden bekleyişlerinin tam listesini bilelim ki, ve de bu bekleyişlerinin ne zaman sona ereceğini bilelim ki, biz de ona göre evimizin içini düzeltelim.
Sayın okuyucularım, Merkez Bankamız içeride bağımsız, sadece IMF programlarında istenenler yapılıyor. Maliye’nin istediği gibi bütçe hazırlama imkanı yok. Çünkü, faiz dışı fazla hedefi ve faiz ödemeleri elini kolunu bağlıyor. Hazine’nin tek hedefi iç borcu döndürme. Bu nedenle bankaların tümü imkanlarını emiyor. Yatırıma, üretime imkan bırakmıyor. Çiftçinin durumu kötü ama, IMF’ye söz verdik. Hayvancılığı, tarımı desteklemeyeceğiz. Esnaf siftah yapamıyor ama, sıkı para politikası uyguluyoruz. Piyasayı hemen açmamıza imkan yok. Memurun, emeklinin durumu iyi değil ama, bu bütçeyle ek imkan sağlama şansı kalmadı. Komşularla dış ticareti geliştireceğiz ama, ABD dış politikası bizi onlarla düşman olmaya zorluyor. İthalatta döviz giriş çıkışlarında, belli düzeltmelere ihtiyaç var ama, AB mevzuatına uyum zorunluluğu nedeniyle bunu yapamayız.
Gerçekçi bir durum tespiti yapıp, ona göre ne yapabileceğimizi belirleyelim. Yoksa tam anlamıyla köşeye sıkışacağız. Hiçbir şey yapamayacağız.