Görünen o ki, Avrupa Birliği (AB) yetkili organları Kıbrıs’ta Türk ve Rum kesimler arasındaki müzakerelerde anlaşmaya varılmasını beklemeden Rum kesiminin AB’ye tam üyelik formalitelerini sonuçlandıracak. Rum hükümetini adanın tek temsilcisi olarak kabul ederek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye tam üyeliğini onaylayacak.
Türkiye bu gelişmelere gücenerek, Kıbrıs’ın kuzey kesimini Türkiye’nin bir parçası olarak ilan edecek. Bunun üzerine Türkiye’nin AB’ye tam üyelik işlemleri "rafa kaldırılacak". Türkiye ile AB ülkeleri arasındaki gerginlik artacak. Politik ve ekonomik alanlarda AB üyesi ülkeler ile Türkiye’nin işbirliği imkanları azalacak.
Kıbrıs’taki gelişmeler yirmi beş yıldır Türkiye aleyhine tırmanıyor. Biz bunu görmezden geliyoruz. Tırmanış hızlandı.
Biz kendimizi haklı sanıyoruz. Ama bizden başka bir tek ülke bizim haklılığımızı kabul etmiyor. Kuzey Kıbrıs Türk Hükümeti’ni hükümet olarak kabul eden bir tek ülke Türkiye... Ama bunu tartışmayı bile milli gururumuza yediremiyoruz.
Yirmi beş yıldır Kıbrıs’ta haklı olduğumuzu savunuyoruz. Bu haklılığımızı kimseye anlatamadığımız için de büyük faturalar ödüyoruz.
AB’ye tam üyelikte engelleri ortadan kaldırmak için hükümet, TBMM’yi toplantıya çağırıyor. Anayasa değiştirilecek... Ama dışarıda, AB Parlamentosu, Türkiye’nin Kıbrıs politikasını mahkum ediyor. Anayasa değişikliği isteğini milli gurur yapmıyoruz ama, AB Parlamentosu’nun Kıbrıs’ta anlaşma önerisini milli gururumuza yediremiyoruz.
Önceki gün Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs Raporu onaylandı. Oylamaya katılan 571 parlamenterin 504’ü rapor için oy verdi.
Raporda iki nokta var: (1) Parlamento, Türkleri uzlaşma karşıtı ilan ediyor. Uzlaşma müzakerelerinin sonuçlanmasını beklemeden Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Rum hükümetinin) üyeliğinin gerçekleşeceği ve Rum hükümetinin adanın bütününü temsil ettiği açıklanıyor. (2) Türkiye’ye gözdağı veriliyor. Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ı kendine bağlaması halinde, AB üyeliğine kabul edilemeyeceği vurgulanıyor.
Şimdi biz istediğimiz kadar, "Bu rapor saçma. Türk karşıtları hazırladı. Kabul edilemez... Bizi yolumuzdan döndüremez..." diyelim. Türkiye’nin karşısında koskoca bir Avrupa Parlamentosu var. AB yetkili organları var. AB üyesi ülkeler var.
Türkiye bir yol ayrımına geldi. Ya Kıbrıs müzakerelerine hız verilerek, orta bir yolda anlaşma sağlanacak. Ya da tren kaçmış olacak. Rumların hakimiyetindeki Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin tam üyeliği gerçekleştiğinde, artık Türk tarafının müzakere gücü kalmayacak. Rum tarafı müzakere masasına bile gelmeyecek.
Bu durumun ortaya çıkardığı tablodan sadece Kuzey Kıbrıs Türk kesimi değil, esas Türkiye ekonomisi zarar görecek. Bırakınız AB’ye tam üyelik ilişkilerinin kesilmesini, AB üyesi ülkelerle ekonomik bağlar da ya kopacak, ya aksayacak.
AB’ye tam üyelik önemli ama, AB’ye tam üye olmasak da, AB üyesi ülkelerle iyi ilişkiler Türkiye için çok önemli. Biz ihracatımızın yarısını bu ülkelere yapıyoruz. Bizim parasal ilişkilerimizde bu ülkelerin büyük ağırlığı var. Yaklaşık dört milyon Türk bu ülkelerde yaşıyor. İşçi olarak, işveren olarak para kazanıyor.
Sorunu "Verelim kurtulalım mı?" çerçevesinin dışına çıkarmak gerekiyor. "Ver kurtul" diyen yok... Ama, "Bütün dünya bize karşı... Bir tek ülkeyi yanımıza alamadık" diyerek çözümsüzlüğe razı olmak da bize yarar sağlamıyor.