Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Toprağı olup da ekmeyen, dikmeyen mülk sahibine IMF talimatı doğrultusunda dönüm başına 10 milyon lira "bahşiş" dağıtımı başladı. İşin esası şu: ABD’de ve Avrupa ülkelerinde belli ürünlerde üretim fazlası ortaya çıkıyor. Devlet "Ekerken bana mı sordun?" diyerek çiftçisini azarlayacak yerde, parasını vererek bu üretim fazlasını satın alıyor. Satın alınan ürün devletin başına dert oluyor. Çare olarak çiftçiye deniliyor ki: "Çalışıyorsun, didiniyorsun, bu ürünü 10 paraya mal ediyorsun. Hem emeğin, hem masrafın boşa gitmesin diye devlet bu ürünü senden 12 paraya satın alıyor. Sonra da bu ürün elinde kalıyor. Emek ve kaynak boşa gidiyor. Bu üründen vazgeç. Başka şey üret. Başka bir ürün ekinceye kadar, üreticiye yardım olarak devlet kesesinden 5 para ödenecektir."
Bu, belli ürünlerde üretim fazlası olan ülkelerde üretimi daha fazla artırmamak için uygulanan, üreticiyi başka ürün çeşidine yöneltmek için kullanılan bir sistemdir.
(1) Bu sistemden üretici faydalanır. (2) Her üretici değil, sadece üretim fazlası ürünü üreten üretici faydalanır. (3) Sistem tarımı satılamayan üründen talebi olan ürüne yöneltmenin aracı olarak kullanılır.

Gelelim Türkiye’ye... Türkiye’de devlet destek için uzun yıllardır taban fiyatı açıklayarak alım yapıyor. Bu garanti ile belli mallarda, örneğin çayda, fındıkta stoklar oluşuyor. Destekleme uygulamasının faturası Hazine’ye yük oluyor. Şimdi IMF talimatı doğrultusunda devlet taban fiyatı ve destekleme alımı uygulamasına son veriyor...
Türkiye’nin her tarımsal ürününde üretim fazlası ve stok sorunu yok. Örneğin pamukta, ayçiçeğinde, mısırda üretim açığı var. Yıllardır tek ürüne bağlanan ve bu tek ürün dışında üretim yapamayan çiftçiyi başka üretime kısa sürede yöneltmek çok güç.
Bu ara açıklamadan sonra dönelim ana konuya: IMF talimatı doğrultusunda artık tarım ürünleri için taban fiyat açıklanmayacak. Devlet fiyat vermeyecek. Ürün alımı yapmayacak. Buna karşılık üretim yapsın yapmasın, tarla sahiplerine dönüm başına her yıl bir ödeme yapılacak. Buna, "Doğrudan Gelir Desteği" (DGD) denilecek.
Türkiye’de "üretici çiftçi kayıt sistemi" olmadığı için DGD uygulamasından tarlanın tapu sahibi yararlandırılıyor. Tapu sahibi sanayici, doktor, avukat, ev kadını bile olsa "DGD" alıyor. Ama tarlanın kiracısı, ortakçısı çiftçi DGD’den yararlanamıyor.

Türkiye’de 4 milyon dolayında tarım işletmesi vardır. Ortalama işletme büyüklüğü 25 dönüm. DGD uygulamasından 200 dönüme kadar tarlası olanların yararlanması ve dönüm başına bu yıl 10 milyon lira ödeme yapılması kararlaştırıldı. Açık anlatımıyla 10 dönüm tarlaya sahip çiftçiye devlet baba diyor ki, sen bu tarlanda üretim yap veya yapma, ben sana yılda 100 milyon lira ödeyeyim. Sen bu para ile geçin.
Tarım Bakanlığı, 2001’de mahsuben yapılacak 500 trilyon liralık ödeme ile birlikte bu yıl çiftçilere 1.5 katrilyon lira ödeme yapılacağını açıkladı. (Bunun karşılığı olarak 1.0 milyar dolardır. Tevfik Altınok devlet babanın fon bankalarına bugüne kadar 200 milyar dolar aktardığını açıklamıştı.) Tarım Bakanlığı 1.5 katrilyon dağıtmaya niyetli ama bütçede sadece 500 trilyon lira var.
Tarım konularını çok iyi izleyen Ali Ekber Yıldırım’dan öğrendiğime göre, selden zarar gördüğü için Mersin çiftçisine öncelik verildi. Toprak sahibi çiftçilere 12.6 trilyon lira dağıtıldı. Konya için ayrılan DGD ise 96.7 trilyon lira. Rize’deki toprak sahipleri de bu dağıtımda 1.8 trilyon lira para alacak.
DGD uygulamasının destekleme alımları nedeniyle ortaya çıkan gelir kaybını karşılaması imkansız. Çiftçiyi yeni ürüne yönlendirmesi çok çok zor. Bu para IMF böyle istediği için çiftçiye dağıtılan bir "bahşişöten başka bir şey değil... Ama insanların sıkıntıda oldukları şu günlerde havadan gelen paradır... Zorda olanları da, piyasayı da rahatlatmakta belki yararı olur...