Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ya taşlar yerine konmalı ya da yeni yapı kurulmalı

Güngör URAS

Seksen yıldır "devlet zengini" ile yürüyen sistemde, taşları yerinden oynatmak kolaydır ama tehlikelidir. Yeni bir yapı kuracak bilginiz, hazırlığınız ve gücünüz yoksa, sistem kilitlenir. Sistemin kilitlenmemesi için ya eski devlet zenginlerini eski koltuklarına oturtursunuz ya da onların boşalttığı koltuğa yeni devlet zenginlerini oturtursunuz.
(1) Özelleştirme yapacaksınız. KİT'leri satacaksınız. Önce birilerinin cebine para koyarak "devlet zengini" yapacaksınız. Sonra KİT'leri onlara satmış gibi yapacaksınız.
(2) Gerçekçi olalım. Bu ülkede Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu gibi arsası bol kuruluşları satın alacak ölçüde sermayeye sahip olanlar vardır ama, elektrik santrallarını satın alacak veya kuracak, telefonu, THY'yi satın alacak kaç "babayiğit" sermaye sahibi veya grubu vardır?
(3) On tane bankayı satacağız. Kim alacak? Kimde satın alacak, kimde satın aldıktan sonra içine koyacak kadar para var?
(4) Devlet küçülecek diyoruz. Yolları hangi müteahhit yapacak? Okulları, hastaneleri kim kurup işletecek?
(5) Avrupa Topluluğu'na tam üye olmak istiyoruz. Dünya pazarına dönük, ekonomik büyüklükte, ileri teknolojide kalite ve fiyat rekabetine sahip işletmeleri kimler hangi sermaye ile kuracak?
(6) Mevcut bankaların güçlenmesi gerekiyor. Bunların içine kimler, nereden para akıtacak?
Anadolu Aslanları, Anadolu Kaplanları ve de Türk halkının altın bilezikleri ve yastık altındaki dolarları, markları önemli ama, "ekonomik anlamda işe yaramaz."
Ege Cansen'in anlatımı ile "Taka ile Atlantik geçilemez." Taka önemlidir. Taka olmadan kıyı kıyı gezemezsiniz. Balık avlayamazsınız. Ama Atlantik Okyanusu'nu geçmek istiyorsanız mutlaka kocaman bir geminiz olması gerekir. Belli büyüklüğün altındaki gemiler okyanusun dalgalarına dayanamaz.
KOBİ'ler Anadolu müteşebbisi çok, çok, çok önemli işler yapıyor ama, Türkiye'nin dünya güreş şampiyonasında mindere çıkabilmesi için büyük sermayeye ekonomik büyüklükteki işletmelere ihtiyacı var.
- Büyük diye bellediğimiz aile şirketlerinin, holdinglerin ve grupların bile sermaye birikimi yetersiz. Birikimleri ancak mevcut işletmeleri çevirmeye yetiyor. Yeni yatırımlara, yeni projelere ayırabilecekleri fonları kalmadı.
- Yabancı sermaye yatırım yapmak için gelmiyor.
- Banka sisteminde orta ve uzun vadeli krediye yöneltilebilecek likit fonları yok.
- Sermaye piyasasına akabilecek iç kaynak sınrılı. Dış fonlar gelmiyor.
- İçerideki tasarruflar vadesiz, likit olarak tutuluyor. Türk lirası ve döviz likiditesi arasında yürüyor, geziyor.
İşte böyle bir "yapı"da taşlar yerinden oynayınca ne olur?
(1) Aman başımıza dert açmayalım. Böyle gelmiş, böyle gitsin denilir.
(2) Ya da, "Artık bu düzen değişmelidir. Yeni bir yapı kurulmalıdır" denilir.
Yeni bir yapı kurmak "kafa ister, yürek ister, bilek ister". Yeni bir yapı, "yepyeni bir kalkınma stratejisi, uzun vadeli planlama, plana uygun program" demektir. Seksen yıllık köhne yapıyı altüst etmek, toplumu sarsmak, kötüleri, işe yaramazları gözünün yaşına bakmadan ayıklamak demektir.
Bu yapılanmadan bu ekonomi, bu halk, bu ülke düze çıkamaz. Düze çıkmak "üretim kısırlığından", "rantiyelikten", "tembellikten", "halk dalkavukluğundan", "neme lazımcılıktan", "gözlerimi kaparım vazifemi yaparımcılıktan" kurtulmak demektir. Üretimin yolunu açmak, halkı "kadercilikten" "üreticiliğe" yöneltmek demektir.
Bu ülkede bunu yapacak liderlere ihtiyaç vardır. Günümüzde artık doğuştan lider kalmadı. Liderlik eğitim, bilgi, gayret ile elde ediliyor. Türkiye liderini bulacak. Ancak o zaman kurtulacak.