Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

(1) Yabancı sermaye ülkeye kredi olarak gelir. Ülke borçlanır. Kısa veya uzun vadeli kredi kullanır. Kredi verenler ülkenin "güzel gözü için", ülkeye yardım için kredi vermez. Kredinin karşılığında ülke faiz öder. Kredi eğer üretimi artırmak için, yatırım yapmak için kullanılmış ise ve de vadesi uzun ise, ülkeye yarar getirir. Zararı olmaz. Ama eğer kredi, tüketimde kullanılıyor ise, faiz ödemeden kullanılıyor ise ve de kısa vadeli ise, "günü kurtarmaya yardımcı olur". Kısa sürede "yangını söndürür" ama uzun sürede ülkeye zarar verir.(2) Yabancı sermaye ülkeye portföy yatırımı olarak gelir. Portföy yatırımı da 3 gruba ayrılabilir: (a) Yabancı sermaye, borsadan hisse senedi toplamak için gelir. Burada amaç bir şirkete ortak olmak değil, borsa alım-satımı ile döviz kuru hareketlerinden kazanç sağlamaktır. Bu amaçla gelen yabancı sermaye, borsada kazanç imkânı azalınca, ekonominin durumu bozulunca, hisse senetlerini yok pahasına satar, gider. Döviz açığı oldukça yabancı sermayeye muhtacız. Çünkü döviz açığı yabancı sermaye ile kapatılabilir. Yabancı sermaye ile ülkeye döviz girişi 3 farklı şekilde olur. (b) Yabancı sermaye, devletin, özel sektörün çıkardığı tahvilleri, bonoları satın almak için gelir. Burada yabancı sermayeye ülkeye çeken tahvil ve bononun faizinin yüksek olmasıdır. Bu amaçla gelen yabancı sermayenin satın aldığı tahvil ve bonoların vadesi uzun ise, ve de bu tahvil ve bononun satışı ile ülkeye giren döviz yatırımda ve üretimde kullanılıyor ise bu tür yabancı sermaye de yararlıdır. Tahvil ve bononun vadesi kısa ise, faizleri yüksek ise, ekonomide tehlike ihtimali ortaya çıkınca, yabancı sermaye elindeki tahvil ve bonoyu yok pahasına satarak kaçıp gitmek ister. Bu ise ülkeye zarar getirir. (3) Yabancı sermaye ülkeye "sabit sermaye yatırımı" yapmak için gelir. İstenen ve beklenen yabancı sermaye yatırımı budur. Bu tür yatırım ile "fabrika dikilir". İnsanlara ek iş ve aş imkânı yaratılır. Yabancı sermaye ülkeye teknoloji, bilgi birikimini getirir. Kalite ve maliyet avantajı yaratır. İhracatı artırır. Sabit sermaye yatırımı yapan yabancı sermaye "parmağını taşın altına koymuştur". Ekonomi bozulunca fabrikayı kapatarak, satıp savarak çıkamaz. Bu ülkede uzun süre bizimle yaşamak zorundadır. Bize yabancı sermaye (maalesef) kredi olarak, portföy yatırımı olarak geliyor. Bu tür yabancı sermaye girişine biz "sıcak para" girişi diyoruz. Çünkü bu tür sermaye fıkır fıkır kaynıyor. Ne zaman çıkıp gideceği belli değil. Hızla çıkıp gittiğinde ekonomide krize yol açıyor. 'Yabancı, fabrika yapsın' 1995-2004 yılları arasında biz toplam 38.1 milyar dolar döviz açığı verdik. Bu on yıllık dönemde ülkeye "doğrudan yabancı sermaye yatırımı" olarak (bunun tamamını sabit sermaye yatırımı için gelen yabancı sermaye kabul ediyoruz) 13.9 milyar dolar yabancı sermaye girdi. Demek ki son on yılda döviz açığımızın yüzde 35'ini doğrudan yabancı sermaye girişi ile kapattık.Tekrarda yarar var. Yabancı sermaye girişi döviz açığının kapatılmasına katkıda bulunur ama... Biz yabancı sermayeden onun ötesinde, yatırım, üretim ve istihdama katkı bekliyoruz. Acaba ülkemize yatırım ve üretim için gelen yabancı sermayenin bizim ekonomimizdeki ağırlığı nedir?Merkez Bankası iktisatçılarından Ercan Türkan'ın bu yılbaşı yayımlanan bir araştırmasında bu konuda bilgi var. Ercan Türkan, İstanbul Sanayi Odası tarafından her yıl yapılan 500 büyük sanayi kuruluşu çalışmasındaki bilgileri kullanarak, bu 500 büyük sanayi kuruluşunda hâkim ortakları yabancılar olanların ne durumda olduğunu araştırdı.Yabancı sermayeli şirketlerin (azınlık-çoğunluk payı dikkate alınmadan) 500 büyük (kamu ve özel) sanayi şirketi arasında "ekonomik aktivite" ölçüsü ile payları 1990 yılında yüzde 8.2 iken, 2003 yılında yüzde 20.1'e çıkmış. Yabancı sermayenin "hâkim ortak" durumunda olduğu şirketlerin 2003 yılında 500 büyük sanayi kuruluşu arasında satışlarda payları yüzde 23.8, kârlılıkta payları yüzde 22.6 oranında. 500 büyük sanayi kuruluşunda istihdamın yüzde 14.3'ünü yabancı sermayenin hâkim ortak olduğu şirketler sağlıyor. Net satışlarda payları yüzde 23.8 olan yabancı sermayeli şirketlerin toplam kârdaki payları yüzde 22.6 oranında. Demek ki satışlarla dengeli bir kârlılıkları var. Tabii olarak da bu kârlarını yurtdışına transfer ediyorlar. Yabancı sermaye ülkeye hayır yapmak için değil, kâr yapmak için gelir. Sabit sermaye yatırımı yapan, üretim yapan, işçi çalıştıran yabancı sermaye, yatırım ve üretim karşılığı vergisini öder. Kârını istediği şekilde kullanır. İster ise ülke dışına çıkarır. Yabancı sermaye yatırımlarında tartışılan "sıcak para" şeklinde giriş yapan, vadesiz ve kısa vadeli, kredi ve portföy yatırımlarının, yüksek faiz ve çarpık kur nedeniyle ülkeden çıkardıkları yüksek reel geliridir. guras@milliyet.com.tr 10 yılda 13.9 milyar dolar