Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


1994 krizini bilen, bu son krizin geldiğini 5 Ocak 2001’de Milliyet Ekonomi’de yayımlanan söyleşisinde haber veren Prof. Dr. Oktay Yenal, hükümet "kamu harcamalarında daha fazla kısıntıya gidemez ise ve de yeni vergi kanunları çıkaramaz ise, sonbaharda enflasyon tırmanışa geçer, bu program da başarısız olur" diyor.
Prof. Dr. Oktay Yenal ile söyleşinin önemli bölümleri dün Milliyet Ekonomi’de yayımlandı. Bugün Prof. Dr. Oktay Yenal’ın bekleyişlerini sayın okuyucularıma aktaracağım. Oktay Yenal diyor ki:
IMF ne ister ise yapıyoruz... Önceki mektup ile IMF Merkez Bankası kredilerini dondurmuş, para arzını dövize bağlamıştı. Ne kadar döviz o kadar para arzı demişti. Bu defa tam tersini yapın diyor. Biz de yapıyoruz. Geçen yıl Merkez Bankası kredileri artmadı. Azaldı. Bu yılın ilk üç ayında dörde katlandı. eylül ayına kadar altıya katlanacak. Merkez Bankası kredileri programa göre yıl sonuna kadar 16 - 17 milyar dolar artış gösterecek. Prof. Yenal, Merkez Bankası kredilerinin hızla artmasının tehlikelerine işaret ediyor. Diyor ki:

Bu kredilerle piyasaya çıkan paranın döviz satarak veya takas yolu ile geri çekilebileceği düşünülüyor. Fakat bunu yapmak çok zor. Bu yapılmayınca para arzının artmasına bağlı olarak enflasyon hızlanacak. Döviz fiyatı enflasyon ile birlikte tırmanacak. Reel faiz oranı yükselecek. İşsizlik artacak. Özetle önümüzdeki tehlike daha yüksek enflasyon ve durgunluktur.
Oktay Yenal’ın bir de alternatif senaryosu var. Bu alternatif senaryoda Türk ekonomisinin geleceği şöyle anlatılıyor:
Bir farklı olasılık, piyasaya fazla miktarda döviz satılmasına bağlı olarak döviz fiyatının, enflasyonun gerisinde kalması, Türk lirasının değerlenmesidir. Bu durumda para arzı ve enflasyon daha az artar. Reel faizler düşer. İthalat büyür. Ekonomi canlanır. Ama bu tür bir tablonun sürdürülmesi imkansızdır. Sonunda gene kriz gelir.
Oktay Yenal’ın anlatımına göre, her iki olasılıkta da önümüzdeki dönemde "felaketlerden felaket beğenmek durumundayız". Yenal diyor ki, "illa da felaket"e razı olmaya mecbur değiliz. Çıkış yolu var. Yenal, Türk ekonomisinin düzlüğe çıkabilmesi, kamunun mali kaynakları ile harcamaları arasında denge sağlanmasına bağlı.

Kamu gelirlerinde artış sağlamak şart. Halbuki Ankara bunu düşünmüyor. Savunma harcamalarında daha ileri kısıntılara ek olarak yeni vergi gelirleri bulmaya mecburuz. Programın başında "yeni vergi alınmayacaktır" açıklaması yanlış bir açıklama olmuştur.
Ciddi tasarrufa gidilemez, yeni vergiler getirilemez ise, ne IMF desteği ve de iç kaynak yaratma arayışları enflasyonun tırmanışını önleyemez.
Türkiye yıl sonunda büyümüş iç ve dış borç stokuyla daha büyük bir krize gider.
Oktay Yenal, ekonomi konularındaki yanlışlar yanında siyasi davranışlardaki yanlışlara da değiniyor. Diyor ki, "Bunalıma düşmüş ekonomilerde kurtarma operasyonunu bilgili, dürüst, dinamik kadrolara sahip hükümetler başarıya ulaştırabilir.
Ne yaptığını bilmeyen, sözünde durmayan, halka güven vermeyen, ne olup bittiğini halka anlatmaktan aciz kadroların, bu kadar karışık tedbirleri bir bütünlük içinde uygulama şansı azdır.
Böyle kadrolar zora geldiklerinde dış kurum ve ülkelere teslim olur. Bu onur kırıcı durumu da, "küreselleşmenin kaçınılmaz gereği" olarak halkına yutturur.