Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yeniköyde cumartesi
Yeniköy'de cumartesi

Geçen cumartesi, Savcı Eker'in eşi Dölen Eker kapıyı çaldı. "- Hadi bakalım" dedi. "Bugün sizin sıranız. Yemek dağıtmaya gidiyoruz." Ben gitmek istemedim. "Beni af ediniz. Ben orada sıkılırım..." dedim. "Uzakta durursunuz, olanı biteni gözlerinizle görürsünüz, sıkılacak bir şey yok..." diyerek ısrarcı oldu.
Sayın okuyucularım, bizim mahallede birkaç Ramazan'dır ihtiyaç sahiplerine yemek dağıtılıyor. Bu işi Gülengül Giray isminde bir hayırsever hanım organize ediyor. Dölen Eker Hanım ona yardımcı oluyor. Her gün dağıtılan yemeğin faturasını bir mahalleli üstleniyor.
Ramazan'ın ilk günlerinde karım sırasını savdı. Benim sıram geçen cumartesi idi. Israr üzerine, uzaktan olan biteni izlemek için yemek dağıtılan yere gittim.
Caminin altındaki çay ocağını işleten Hacı Efendi, küçük dükkanını Ramazan boyu bu hayır işine tahsis etmiş.
Öğleden sonra saat 15.00'e doğru yemekleri hazırlayan "Pamuk Yemek" şirketinin taşıt aracı ve beyaz gömlekli, külahlı dağıtıcısı geldi. Bu işi organize eden hanımlar, kişi başına 1 milyon liraya yemek şirketi ile anlaşmışlar. Yemek şirketi bir bakıma bu hayır işine katkıda bulunuyormuş. Her gün kişi başına bir tas çorba, bir kap etli yemek, bir kap pilav, makarna veya börek ile yarım ekmek dağıtılıyor.
Hanımlar mahalledeki ihtiyaç sahiplerinin listesini yapmışlar. Her ihtiyaç sahibi hanede kaç kişi olduğunu belirlemişler. İhtiyaç sahiplerinin tamamı Müslüman değil. Rum vakfına ait binalarda kalan 4 de Rum aile listede var. Geçen yıl yemek alan tek başına yaşayan bir Rum mahalleli vefat ettiğinden listeden düşmüş.
Her aileden bir kişi geliyor. Ailede üyelerinin sayısına göre dağıtıcı getirilen kaplara yemek koyuyor. Masanın başında oturan ve dağıtımı düzenleyen Gülengül Hanım listeden kimin geldiğini, kimin gelmediğini kontrol ediyor.
Gelenlerden duyuldu ki, Mezarlık semtine yakın bir evde oturan ihtiyaç sahiplerinden biri hastalanmış. O gün yemek almaya gelemeyecekmiş. Dölen Hanım kendi evine gitti. Kap getirdi. Otolobile bindi. Gelemeyen ihtiyaç sahibinin yemeğini evine götürmek üzere yola çıktı.
Gördüklerim beni sarstı... Bir yanda bir şeyler yapmak için çırpınan iyi niyetli hanımlar... Öbür yanda 1 milyon liralık üç kap yemek için evlerinden kalkıp, her gün caminin altındaki dağıtım yerine gelen ihtiyaç sahipleri...
Günümüzde bazılarının hiç değer vermediği 1 milyon liranın bazıları için ne kadar önem taşıdığını, 1 milyon liranın bir kişinin karnını nasıl doyurabildiğini görmek, ihtiyaç sahipleri için 1 milyon liralık yemeğin ne demek olduğunu anlamak insanı sarsıyor.
Baktım ekmek azalmış... "Markete gidip birkaç ekmek daha alayım" diyerek izin istedim... Aslında bu bir bakıma "gerçeklerden kaçma arayışı idi"... Ama markete girince sarsıntı arttı! Çünkü gözüm marketin girişinde raflara dizili kedi - köpek mamalarına takıldı. Pedigree marka ithal malı kuru köpek mamasının torbası 16 milyon 250 bin lira idi. Birden kafamdan hesap yaptım... Bu köpeğin yediği ithal malı mama ile 16 ihtiyaç sahibinin karınları doyacaktı. Sonra baktım. Rafta sadece köpek maması değil, ithal malı, üzerleri yabancı dille yazılmış kedi mamaları da vardı. Kümes hayvanından yapılmış mama... Av hayvanlarından yapılmış mama... Sığır etinden yapılmış mama... En ucuzu somon balığından yapılmış Gourmet marka mama idi. Fiyatı 1 milyon 350 bin lira idi. Ben marketten tanesi 125 bin liraya 10 ekmek aldım. 1 milyon 250 bin lira ödedim. Ödediğim para, bir kutu en ucuz kedi maması fiyatından daha azdı. Bir kutu ithal kedi mamasına ödenecek paradan daha az para ödeyerek satın aldığım ekmekler caminin altında, yarımşardan yirmi ihtiyaç sahibine dağıtılacaktı... Yemek dağıtım yerine döndüğümde kafam allak bullak olmuştu.