Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Financial Times gazetesi, İngiltere'de yayımlanan başka ülkelerde de baskısı yapılıp dünyanın her ülkesine dağıtılan en ciddi, en çok okunan günlük ekonomi gazetesidir.
19 Ocak 2001 tarihinde bu gazetenin 15'inci sayfasında "Türkiye'nin çürümüş bir yolsuzluklar ülkesi" olduğunu iddia eden bir yazı yayımlandı. Olabilir... Bir iktisatçı, bir gazeteci Türkiye hakkında böyle bir değerlendirme yapabilir... Ancaaaakkkk... Bu değerlendirmeyi yapanlar, bu yazının altına imzalarını atanlar herhangi bir iktisatçı, herhangi bir gazeteci değildi.
Yazıyı Dünya Bankası'nın Türkiye temsilcisi Ajay Chhibber ile Dünya Bankası'nın Avrupa ve Orta Asya Bölümü'nden Sorumlu Başkan Yardımcısı Johannes Linn yazmış ve yazının altına isimlerini ve unvanlarını koymuştu.
Biri Türkiye'de görevli, öbürü Türkiye'den sorumlu iki Dünya Bankası görevlisi Türkiye'yi dünya iş çevrelerine anlatırken bakınız neler yazıyordu: "Kasım ayında Türkiye'de ortaya çıkan krizin ana nedenlerinden biri bankalar sisteminin çürümüş olmasıdır... Türkiye yolsuzluklar ülkesi, çürümüş bir ülkedir... Bankacılık, tarım, enerji reformları ve özelleştirme hızlandırılmaz ise çürümenin önüne geçilemez. On bir banka ya kapatılmalı, ya satılmalıdır. Gerekir ise diğer özel bankalara da el konulmalıdır..."
Dünya Bankası'nın iki görevlisinin bu yazıları Ankara'daki Hazine, Merkez Bankası çevrelerini, Türk bankacılarını mutlaka çok üzmüştür.
Nasıl üzmesin ki... Türk Hazinesi yurtdışından borçlanmak zorunda. Türkiye'deki banka sistemi yurtdışından çok büyük rakamlara ulaşan kısa vadeli kredi kullanıyor. Bu kredilerin vadeleri geliyor. Yenilenmesi lazım. Türkiye yurtdışındaki fonların yatırımını bekliyor. Yabancı sermayeli kuruluşların Türkiye'ye gelmesi, özelleştirilecek kuruluşları satın alması söz konusu...
İşte tam böyle bir dönemde Dünya Bankası'nın Türkiye'de ikamet eden görevlisi ile Türkiye'den sorumlu bölümünün başındaki kişi "Türkiye'yi yolsuzluklar ülkesi" olarak ilan ediyor. "Türk bankalarının çürümüş" olduğunu açıklıyor.
Bu yazıyı okuyanlar, yazının altındaki kişilerin imzalarına ve unvanlarına bakanlar Türkiye'ye gelir mi? Kredi verir mi? Kredi vermiş ise, risk primini eski çizgide tutar mı?
Bu yazıya ilk açık tepki Prof. Dr. Bilsay Kuruç'tan geldi. Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı yapmış bir bilim adamıdır. Şimdilerde Merkez Bankası'nın yönetim kurulu üyesi olarak da sorumluluk taşıyor. Prof. Dr. Bilsay Kuruç diyor ki: "Financial Times gazetesinde yayımlanan yazı ekonomi için analitik bir değer taşımıyor. Bir katkı yapmıyor. Ama özünde Türkiye'yi çeşitli sektörlerde yaygınlaşan bir yolsuzluklar ülkesi olarak tanıtıyor. Şunu hiç unutmayalım. Bir büyükelçi veya bir kuruluş temsilcisi bulunduğu ülke, sorumlu olduğu görev ile ilgili olarak görüşlerini (eğer bunları ifade etmesi gerekiyorsa) dile getirmenin usullerini bilmelidir.
Bunu yaparken çizmeden yukarı çıkmamaya, bulunduğu ülkeye saygısızlık etmemeye özen göstermelidir. Bu diplomasinin ve temsilciliğin alfabesidir. Dünya finans çevrelerinin okuduğu Financial Times gibi bir gazetede, Türkiye'yi bankacılık sektörü yolsuzluklar içindeki bir ülke olarak tanıtan bir yazı, Türkiye'ye ne 'katkı' ve ne 'yarar' sağlayabilir? Bu yazı sadece bankaların ve ülkenin kredi notunun düşmesine, kredi musluklarının sıkılaşmasına, kredi faizinin yükselmesine yol açar. Çünkü bu yazının altındaki imzalar Dünya Bankası'nın Türkiye temsilcisi ile Türkiye'den sorumlu başkan yardımcısına ait..."