Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ucuz döviz tarımda, sanayide ülkede kurulu üretim yapısının çökmesine yol açıyor. Ucuz ithal girdisi, ucuz ithal ara malı, ucuz ithal mamul eşya karşısında yerli üreticinin iç piyasa için üretim yapma, ihracatı artırma şansı kalmıyor.Merkez Bankası için Ercan Türkân'ın yaptığı araştırmaya göre, 2003-2005 yılları arasında imalat sanayiinde toplam maliyetin yüzde 62.3'ünü ithal girdiler oluşturuyor. Toplam arzın yüzde 21.4'ünü ithal malı teşkil ediyor.Zafer Yükseler ve Ercan Türkân'ın TÜSİAD-Koç Üniversitesi için yaptıkları araştırmaya göre, 2005 yılında imalat sanayiinde üretim değerinde ithal girdilerin payı yüzde 58.9'a ulaştı...Açık anlatımıyla ekonomi ucuz ithalat nedeniyle (1) Üretim yapamıyor. (2) Üretimi sürdürenler giderek daha fazla ithalata bağlanıyor. (Üretim değerinin yüzde 60'ı ithalata bağlı hale geldi.) Uygulanan, IMF destekli istikrar programı ucuz ve bol dövizi hedefliyor. Ucuz ve bol dövize dayalı ithalat ile enflasyon aşağıya çekilirken aynı anda ekonominin canlı tutulması isteniyor. Ucuz ve bol döviz temini için de Hazine yüksek faizle borçlanıyor. Buraya kadar anlatılanlar, "yüksek faiz ve ucuz döviz" politikasının olumsuz etkileri... Diyelim ki politika değişir, bu olumsuzluklar düzelir.Ama politika değişse de, geri gelemeyecek "gitti-gider" kayıplar var.Özelleştirme politikasında yapılan hatalarla (özelleştirilmemesi gereken birimlerin özelleştirilmesi, halka satış yerine blok satış, içeride satış yerine yabancıya satış gibi hatalar nedeniyle) (1) Ekonominin önemli birimleri devreden çıktı (örneğin, Sümerbank tekstil tesisleri, EBK ve SEK kombinaları gibi). (2) Ekonomide ağırlığı olan, tekel durumundaki tesisler tek bir yerli veya yabancı sermaye grubuna devredildi (örneğin, Tüpraş, Ereğli Demir Çelik, Türk Telekom gibi). (3) Özelleştirmede kamu iktisadi birimlerini, ekonomi yararına daha verimli hale getirmek yerine, döviz karşılığı satarak gelirleriyle cari açığı (döviz açığını) kapatmak hedef alındı.Kamu ve özel sektördeki büyük satın almalarla ülkede servet-varlık değişimine yol açıldı. (1) 25 milyar dolarlık özelleştirmede yabancılara 10 milyar dolarlık satış yapıldı. (2) TMSF'nin 6 milyar dolarlık satışında yabancıların payı 4.3 milyar dolara ulaştı. (3) Özel sektörün sattığı 8 milyar dolarlık varlığın 5.3 milyar dolarlık bölümünü yabancılar aldı. Gitti - gider kayıplar var Son 5 yılda 21 banka battı. 11 banka tamamen veya kısmen yabancılara satıldı. Yabancılar, doğrudan veya İMKB'den aldıkları hisselerle, bankacılık kesiminde yüzde 25 pay sahibi oldu.23 sigorta şirketindeki ortaklıklarıyla yabancıların sigorta sistemindeki payı yüzde 44'e ulaştı.İSO 1000 büyük sanayi kuruluşu listesinde ilk 50 büyüğün 20'si yabancı sermayeli kuruluş. 1000 büyük sanayi kuruluşunun üretimden satışlarında yabancı payı yüzde 30.9, vergi öncesi kârda yabancı payı yüzde 39.7 oranında.2000 yılında istihdam rakamı 22.3 milyon idi. 2006'da 22.8 milyon oldu. Halbuki aynı dönemde nüfusumuz 67.4 milyondan 72.9 milyona yükseldi.Ekonomi demek üretim demektir. Sağlıklı üretim insanlara iş ve aş sağlar. Gelir sağlar. İhracat artışına dayalı sağlam döviz geliri sağlar. Döviz üretim yerine borçlanarak getirilir, ucuz ucuz satılırsa ve de borçlar varlık satışıyla ödenmeye kalkılırsa, ülke de yukarıda anlatılan duruma düşer. guras@milliyet.com.tr Ekonomide yabancı payı artıyor