Yazarlar Ha Sivas ha New York

Ha Sivas ha New York

16.09.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ha Sivas ha New York

Ha Sivas ha New York


Cumhuriyet'in temellerinin atıldığı 4 Eylül'ün yıldönümünü Sivas'ta Milliyet TIR'ıyla karşılamıştık.
Sivas Kongresi'nin yapıldığı binanın önündeki şölen alanı en süslü haliyle geceye hazırlanıyordu.
Kaldığımız Büyük Sivas Oteli'nin lobisinde ses sanatçısı Samime Sanay bu kutlu günü şarkılarıyla süslemeye gelmişti.
Milliyet yazarları olarak henüz alana varmamış, halkla bütünleşmemiştik ama Sivas için geçenleri duyuyorduk:
"Yakmadık, yanmadık!"
Geç kalmışlardı bunu söylemek için. 9 yıl gecikmişlerdi. Madımak Oteli'nde insanlarımızı dağlayan 3 Temmuz'a yetişmelilerdi, yetişmeliydik!

Faturanın bu kadar büyük olacağını belki de o sıcak günün alevinde kestirememişlerdi.
Bilememişlerdi; ticaret yaparken, çocuklarını okula kaydederken, bankadan kredi çekerken "Siz yangının çocuklarısınız" diye dışlanacaklarını.
Ekonomik kriz, işsizlik ve yoksullukla boğuşuyordu Sivas, ancak en büyük derdi Madımak'tan kalan utançtı.
Nasıl gelinmişti olmaz olası o güne?
Militanlar bir anda mı kuşatmıştı şehri?
Bu büyük utanç, Sivas'a sığar mıydı?
Suçlulardı, Ankara kadar, İstanbul kadar, belki de biraz daha fazla.
Okyanus ötesinden, dünyanın kalbinden yükselen dumanlar, kirletilmiş, sivil savaşın orduları içimizden; komşumuz, iş arkadaşımız, belki de en yakınımızdan devşiriliyor.

Boeing 737 uçağını kullanmayı öğretenler ortaya çıkmadı. Böyle bir uçağı kim hobi olsun diye öğrenir. Bu kursu görmenin kaç bin dolar ettiği bilinmiyor mu?
Kamikazeler kaç kez havalimanlarında prova yaptılar? Kaç American Airlines pilotu, kokpitte bulunmasına anlam veremediği bir yabancı ile karşılaştı.
Amerikan kabusu gibi çöken Üçüncü Dünya Savaşı göz göre göre, beslene beslene geldi, umulmadık anda ve biçimde patladı. Dünya gördü ki omuzlarında pır pırları olmayan kinle çelikleşmiş teröristler türemişler ve hukuksuz alanda at koşturuyorlar. Ambargosuz, sürgünsüz, zindansız, adressiz.

New York faturasını kesmek PKK kadar kolay olmayacak. Abdullah Öcala'ı teslim alan Türkiye, Suudi teröristi Usame Bin Ladin'i, Cavit Çağlar'ın uçağında getirip, İmralı'ya koysa mesele bitecek mi?
Nerede bu sivil savaşın müttefikleri?
Ne istiyorlar, Türkiye'den, ABD'den, İngiltere'den, Almanya'dan, Irak'tan, Ermenistan'dan, Gürcistan'dan...
Kendilerini zapteden bu çemberi kıramadıkları, sorumlularından hesap soramadıkları, meydanlarına aydınlık geleceğin bayrağını dikemedikleri için "Biz yobaz değiliz" diye 9 yıl sonra bağırmanın ne kıymeti var, sorumluları kuş sütü, kuru üzümle beslenirken.
Kolay değil suçtan arınmak, cezası çekilmedikçe...
Terörü "üç - beş çapulcu" diye tanımlayıp "onlar dışardan geldiler, provokatördi" sıyrılmasıyla, oy avcılarının ekmeğine yağ sürdüklerinin farkına varmadıkça...
Ha New York, ha Sivas...
11 Eylül günü Sivas'ın kötü kaderine, İslam dünyası da tutuldu, bağırıyor: "Terörün dini olmaz."

Elbette olmaz, ulusu da, rengi de olmaz. Ortak faydalar olur.
Almanya'da Cemalettin Kaplan'a kucak açanlar, Anıt Kabir kamikaze uçuşuna maruz kalsaydı, ne söyleyecektiniz?
AB, (Avrupa Birliği) PKK'ya yandaş politikacılarından hesap sordu mu?
Filistin lideri Yaser Arafat, gitti Gazze Şeridi'ndeki Şifa Hastanesi'ne ABD'deki terör kurbanları için kan bağışladı. Bu fotoğrafı İslam dünyasının liderleri tamamlamalı. Tamamlamalı ki, Müslümanlar vicdanlarda haksız yere mapus olmasın.