ABD Merkezi Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Joseph L. Votel’in şahsi ısrarı olmasaydı, Türkiye-ABD ilişkileri bu kadar kötüye gitmezdi. Evet, ikili ilişkilerdeki dikenli konular dosyasında Fetullah Gülen’in iadesi, bu kişiye bağlı Amerikan eğitim kurumları ve diğer örgütsel faaliyetlerin durdurulması, 15 Temmuz darbe girişimine katılmaktan sanık Amerikalı din adamı Andrew C. Brunson’ın salıverilmesi gibi maddeler de var. Hatta ABD’nin İsrail’deki elçiliğini işgal altındaki Kudüs’e taşıması gibi ciddi bir sorun bile mevcut. Ancak bunlar savunma alanında müttefik iki ülkenin arasının bu denli açılmasına sebep olmayabilirdi. Org. Votel ve Münbiç’teki temsilcisi Korg. Paul E. Funk’ın PKK’nın Suriye kolu PYD-YPG’yi sözde DAEŞ’e karşı eğitip-donatırken ettikleri sözlere bakarsanız, (“YPG sınır koruma gücü olacaktır.” Kimin sınırını kime karşı?) ABD ile bir terör örgütü arasında, devletler arası bir münasebet tesis edilmişti. Hele Amerikan Kara Kuvvetleri Özel Harekât komutanı Org. Raymond Thomas’ın adeta Türkiye’yi hafife alır bir edayla, gülerek, YPG’nin adını nasıl Suriye Demokrat Güçleri olarak değiştirdiğini anlattığı halâ hatırımızdadır. Dahası, generalin, “Bu kuvvetin adına ‘demokratik’ kelimesini koymamdaki ironi de oldukça ilginçtir” sözlerini unutmamız mümkün değil.
Fırat Kalkanı sonrasında, PYD’nin Münbiç’ten çıkartılacağı sözünü veren bu komutanlar daha sonra tanklarıyla toplarıyla Türk birlikleri ve Özgür Suriye Ordusu’nun yolunu kestiler. Zeytin Dalı harekâtına rağmen, PKK’lı teröristleri kentten çıkartmamakta ısrar ettiler. YPG’ye verdikleri roketler bu hafta Irak’ta askerimizi vurdu. Bütün bunların doğal sonucu olarak Amerikan aleyhtarlığı Türkiye’de hiç bugünkü kadar yüksek olmamıştır.
Bu duyguların oluşmasında, NeoCon’ların teorileri ve ABD Silahlı Kuvvetleri dergisinde yayımlanan Ortadoğu’ya yeniden şekil veren haritalar da etkili olmuştur. NeoCon’ların liderlerinden Robert Kagan ile eşi, Dışişleri Bakanı’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Victoria Nuland’ın resmi olan-olmayan faaliyetleri, demeçleri, yazıları da ABD’nin Ortadoğu’ya İkinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere ve Fransa tarafından verilen şekli değiştirme ve burada Kürt devleti adı altında bir terör devleti örgütleme planı bulunduğunu gösterdi. Rusya’da ve birçok Avrupa ülkesinde siyaset planlayıcıları aynı kanıda. Bu ne ABD Dışişleri Bakanı ne de Başkanı tarafından reddedildi.
Başkan Trump göreve geldiğinden beri ABD birliklerinin Suriye Irak’tan çekileceğini söyleyip duruyordu. Şimdi, eski dışişleri bakanı Tillerson gibi, yeni bakan Pompeo da bu ifadeyi doğrulayan bir adım atarak, Münbiç’teki ABD askerlerinin ve YPG’nin çekilmesi talebine evet demiş bulunuyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Pompeo, bu sonuca giden adımları belirlediler. Altı ay içinde (a) Münbiç’te istikrarın sağlanması ve (b) istenmeyen çatışmaların önlenmesi için atılacak adımlar belirlenecek.
Belirlenecek de... Türkiye ABD’ye nasıl inanıp, güvenecek?
