Ankara
Türkiye'yle Yunanistan arasında birbuçuk yıllık geçmişe sahip bahar havasına ne oluyor? Ege'de sular yeniden kabarıyor mu? Bu soruları dün
Başbakan Ecevit'e sorduk.
Ecevit bir gün önce
Başbakan Simitis'le Üsküp'te kısa bir görüşme yapmıştı. Yunanlı meslektaşıyla görüşmesini üç sözcükle özetledi:
"Dostane ama olumsuz!"Ecevit'in bu üç kelimelik üslubu Ege'de havanın yeniden bozulmaya başladığını gösteriyordu.
Niye?
Yunanistan, Avrupa Birliği'ndeki konumundan yararlanarak Türkiye'ye
Ege'de emrivakiler yapmak mı istiyordu? Türkiye'nin 8 Kasım'da açıklanacak olan AB'ye
Katılım Ortaklığı Belgesi'ne Ege ve Kıbrıs konularını kendi istediği gibi koydurmak için
kontrollü bir gerilim politikası mı uygulamaya karar vermişti?
Ya da Helsinki Zirvesi'nden bu yana Türkiye'den umduğunu bulamadığı için şimdi artık eskiye dönmeye mi karar vermişti?
Ecevit bunların ayrıntısına girmek istemedi. Ancak Türkiye'yle Yunanistan'ın Ege'yle ilgili temel pozisyonlarında zaten bir değişikliğini olmadığını, Atina'da
ilişkileri dondurma eğilimi ortaya çıktığını belirttikten sonra şöyle dedi:
"Biz Yunanistan'ı Ege konusunda hep diyaloga çekmeye çalışıyoruz. Onlar ise öteden beri 'Ege sorunu yok, bir tek kıta sahanlığı sorunu var. Bunu da mahkeme çözer!' demekle yetiniyor. Ve Türkiye'yle ilişkilerini bir ölçünün ötesinde geliştirme konusunda çekingenlikleri var. Yunanistan aleyhine olacak bu. Uzlaşı isteyen tarafın Türkiye olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor."
Atina'nın bu tutumunun AB ilişkilerinde engellemeye dönüşmesi halinde, bu durumun Türkiye - AB ilişkilerini de ister istemez zorlayacağını da sözlerini ekledi.
Türkiye'nin AB ile ilişkilerini başka neler zorlayabilirdi?
Örneğin
idam cezası...Bu konuda MHP'nin ikna edilmesi gerektiğini tabii ki saklamadı Ecevit. MHP'de ağır basan bir eğilim var:
'Öcalan'ı idam etmek, sonra idam cezasını kaldırmak...' Bu eğilim Ecevit'e göre
"AB ile sorunu çözmez!"
Hemen arkasından ekledi Ecevit:
"Ama ben bir çözüm bulunacağına inanıyorum."
Ecevit, tam üyelik görüşmelerinin 2001 sonuna kadar başlatılması konusunda kararlılığı devam ettirmenin yerinde olacağını da düşünüyor.
AB ile ilişkilerde bir başka konu başlığı:
TCK 312. madde...
Bu madde benzerlerinin Avrupa ülkelerinde de bulunduğunu, ancak 312'de şöyle ya da böyle bir değişikliğin yapılması gerektiğini teslim ediyor Ecevit.
Şu soruyu sorduk:
"Kürtçe radyo - televizyon ve eğitim konusunda ne düşünüyorsunuz?"Ecevit'in yanıtı:
"Benim kişisel olarak ne düşündüğüm yeterli değil. Önemli olan, koalisyon içinde ve kamuoyunda bu açıdan bir uzlaşma anlayışının ortaya çıkmasıdır."
Ecevit'in mülakatımız sırasında belki en az üstünde durmak istediği konu bu oldu.
Anayasa Mahkemesi'nde sırasını bekleyen Fazilet Partisi'yle ilgili kapatma davasıyla hakkındaki sorumuzu da her zamanki gibi yanıtladı Ecevit:
"Öteden beri parti kapatılmasına karşıyım. Anlamsız geliyor bana. Suç işleyenin cezalandırılması yeterli... Ne oldu,Milli Nizam Partisi kapatıldı, MSP kuruldu. O kapatıldı, Refah kuruldu. O kapatıldı, Fazilet kuruldu. O da kapatılsa, bir yenisi kurulacak. Anlamsız. Bunun gibi ömür boyu siyaset yasağını da içime sindiremiyorum."
Hükümetin ömrü?
Bu konuda Ecevit iyimser. 2004'e kadar devam edebileceğini söylerken şöyle dedi:
"Türkiye'nin çıkarları devam etmesindedir. Böyle bir süreç bir daha kolay kolay yakalanamaz. Hiç popülizme kaçmadan, gereken bütün zor kararları alabiliyor. Ortaklar arasında bazı sorunlar olabilir. Ancak hükümetin uyumuna, çalışmalarına yansımıyor."
Ecevit, genel af konusuna da değindi. Bu konuda DSP ile MHP arasında görüş farklılığı bulunduğunu, bu konunun henüz ayrıntılarıyla ele alınmadığını belirttikten sonra aynen şöyle dedi:
"Genel af, umarım bayrama, yani Aralık'ın son haftasına yetişir."
Başbakan Ecevit'le bir saatlik sohbetimizin özeti böyle...
Yazara E-Posta: h.cemal@milliyet.com.tr