Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İlginç ve hayırlı bir gelişme! Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesi belki de yıllardır ilk kez haber olmaya, tartışılmaya, ciddiye alınmaya başladı. Eskiden kimse dönüp pek bakmazdı bütçelere...
Niye öyle?
Bundan önceki bütçelerin herhangi bir inandırıcılığı yoktu da ondan. Neredeyse yirmi yıldır her yapılan bütçe kağıt üstünde kaldı da ondan... Hedefler tutmadığı için de devletin bütçeleri yıllar boyu ciddiye alınmadı.
2000'de bu değişti sayılır.
Çünkü koalisyon hükümeti yapmış olduğu enflasyonla mücadele bütçesine uydu. Disiplinli davrandı. Halen de hedeflerinde büyük sapmalara meydan vermeden uygulamaya devam ediyor bütçesini...
O yüzden şimdi 2001 mali yılı bütçesi de ciddiye alınıyor. Sıkı, gerçekçi, uygulanabilir bir bütçe olduğu konusunda genel bir mutabakat var.
Çok önemli bu. Çünkü bütçe yalnız ekonominin genel dengelerini değil, herkesin cebini de ilgilendiriyor. Pazardaki filenin dolması da, mutfaktaki tencerenin kaynaması da bir yerde bütçedeki ciddiyetten geçiyor.
Bir nokta hiç unutulmasın:
Özellikle 2001 yılı bütçesi enflasyonla mücadele programının can damarı niteliğinde. Çünkü bu bütçe de, eğer gelir boyutu ek önlemlerle, vergi ve özelleştirmeyle takviye edilerek ciddiyetle uygulanırsa, bu yıl zaten 30 puanlık bir düşüş kaydedecek olan enflasyon canavarı 2001'de müthiş bir darbe yiyecek.
Onun için bir dönüm noktasında Türkiye! İlk dokuz ayı bazı sapmalar dışında başarıyla uygulanmış olan 36 aylık enflasyonla mücadele programıyla Türkiye'nin kaderi arasında yakın bir bağ var.
Bu programa devam şart!
Nitekim, Dünya Bankası'nın Türk iktisatçılarından Dr. Fahrettin Yağcı bu programı Türkiye açısından tarihi diye niteliyor.
Şu görüşler onun:
"Enflasyonun ortalama yüzde 15 olduğu 1950 - 77 yılları arasında milli gelirin büyüme hızı ortalama yüzde 6.3 olmuştur. Enflasyon 1978 yılında ilk kez yüzde 50'nin üzerine çıkmış ve bugüne kadar yüzde 60 civarında seyretmiştir.
1980 yılından sonra, ekonomik liberalleşmeden dolayı normal olarak büyümenin hızlanması beklenirdi. Oysa 1978 - 98 yıllarında büyüme hızı yüzde 4.3'e düşmüştür.
Enflasyonun ekonomide yaptığı tahribat hakkında genel bir fikir sahibi olmak için büyüme hızındaki yüzde 2 puanlık düşüşün 1 puanının yüksek enflasyondan kaynaklandığını varsayıp, milli gelir verilerini 1978 yılından itibaren 5.3 büyüme hızıyla yeniden hesaplarsak şu sonuçları elde ederiz:
Yüksek enflasyon olmasaydı 1998 yılında kişi başına milli gelir 1978'dekinden 22 kat daha yüksek olurdu. 20 yılda yüksek enflasyondan dolayı kaybedilen milli gelir toplam olarak 1998 yılı milli gelirinin iki katına yakındır. Büyüme hızındaki yüzde 1 puanlık düşüş, Türkiye'nin bugünkü İtalya'nın kişi başına gelir seviyesine yetişmesini yaklaşık olarak 50 yıl geciktirmiştir." (Milliyet, Entellektüel Bakış sayfası, 17 Ekim 2000)
Değerli iktisatçı şunu da ekliyor:
"Kısa dönemli politik mülahazaları bir kenara bırakıp, programın başarısı için el birliğiyle çalışmanın tarihi bir görev olduğunu söylemek abartma sayılmaz. Bu görevin yerine getirilmesi, koalisyon ortaklarına, işveren ve işçi temsilcilerine ve özellikle medyaya çok önemli sorumluluklar yüklüyor."
Bu satırlara katılıyorum.

Yürekli davranmak...

Ve bu açıdan Ecevit hükümetinin dün TBMM'ye sunmuş olduğu 2001 mali yılı bütçesinin cesur bir bütçe olduğunun altını çizmek istiyorum. Ama bu cesaretin bütçe uygulamasında da sürmesi şart.
Tabii bunun başında vergi gelirlerinin artırılması, Telekom'la kamu bankaları dahil özelleştirmenin hızlandırılması ve devletin bir an önce harcama reformu yapması geliyor.
Enflasyonla mücadele programının başarıya ulaşması için bu açılardan da koalisyon ortaklarının yürekli davranmasını diliyorum.
Tekrarlamakta yarar var:
Türkiye bir dönüm noktasında! Enflasyonla mücadele programı eğer ikinci yıl da kararlılıkla uygulanırsa, emin olun, Türkiye'nin önü açılacak.



Yazara E-Posta: h.cemal@milliyet.com.tr