Hasan Mert Kaya

Hasan Mert Kaya

Tüm Yazıları

Süleymaniye döküm atölyelerinde tas, tabak, ibrik, mangal, havan, şamdan gibi ağırlıklı olarak pirinçten döküm tekniği ile üretilen eşyalar tamamen semt ismiyle özgünleşmiş. Bu eserlerin sadece İstanbul’a ait olması bu malzemeleri daha da anlamlı kılıyor.

İstanbul’un siluetini belirleyen en karakteristik anıtsal yapılardan birisi de kuşkusuz Süleymaniye Camii. Mimar Sinan’ın ve banisi Kanuni Sultan Süleyman’ın bu muhteşem eseri aslında büyük ve kapsamlı bir imaret. Darüşşifadan kütüphaneye, medreselerden hanlara uzanan bu büyük imaretin yapım aşamaları oldukça ilginçtir. Bu detaylardan birisi de Mimar Sinan tarafından Kayseri’den getirilen bakır ustalarıydı. Caminin inşasının tamamlanmasının ardından imaret civarında kalıp bakırcılığı devam ettirmek isteyen ustalara izin verilmiş. Buraya yerleşen ustalar bakır ürünlerin yanı sıra bronz eşyalar da üretmiş zamanla İstanbul’un en önemli zanaatlerinden olan Süleymaniye bronzları ortaya çıkmış.

Haberin Devamı

Bir İstanbul zanaati: Süleymaniye bronzları

Süleymaniye işi

Süleymaniye semt ismiyle bütünleşmiş Süleymaniye İşi diye de anılan ağırlıklı olarak pirinçten döküm tekniği ile üretilen eşyalar tamamen semt ismiyle özgünleşmiş. O kadar ki eserlere bakıldığında tipik olarak Süleymaniye döküm atölyelerinden üretildiği anlaşılır. Süleymaniye döküm atölyelerinde üretilen eserlerin sadece İstanbul’a özgü olması bu malzemeleri daha da anlamlı kılar.

1000 dükkân, 1300 çalışan

Osmanlı dönemi İstanbul’unda top döküm atölyeleri Tophane ve Hasköy’de bulunmaktaydı. Ancak halkın ihtiyaçlarını karşılayan tas, tabak, ibrik, mangal, havan, şamdan gibi eşyaların en ünlü döküm atölyeleri ise Süleymaniye semtinde belirginleşmişti. Bu atölyeler tarafından üretilen döküm eşyalarının namı Süleymaniye işi olarak kısa zaman içerisinde İstanbul’un dışına, Anadolu ve Avrupa’ya kadar yayıldı. Plastiğin, paslanmazın ve alüminyumun olmadığı bir dünyada Süleymaniye işleri günlük hayatın ayrılmaz bir parçasıydı. Bu atölyelerin Kanuni Sultan Süleyman tarafından kurulduğunu Evliya Çelebi yazmakta. Esnaf-ı Dökümcübaşı (Dökümcü Esnafı) başlığındaki açıklamaları kârhanelerin Süleymaniye Camii altındaki çarşıda bulunduğu, çarşının camiden önce bu levazımattan olan kârhaneyi inşa ettirdiğini, dökümcübaşının sürekli bu çarşıda oturduğunu, dört ayrı yerde 1000 dükkân ve 1300 çalışanın olduğu bilgilerini Evliya Çelebi’den öğreniyoruz. Süleymaniye’deki bu atölyeler teknik ilerlemede ve zanaatkârların becerilerini göstermede çok öne çıkmışlardı. 

Haberin Devamı

Şamdandan mangala...

Evani adı verilen ve günlük ihtiyaç duyulan çeşitli eşya ve mutfak kapları yanında yalnızca Süleymaniye atölyelerinde yapılan pirinç şamdan ve mangallar karakteristik örneklerini yansıtır. Bugün genellikle keyif için kullanılan mangallar o dönemde büyük konakların odalarını ısıtmada kullanılan zorunlu ve önemli bir nesneydi. Aynı şekilde geceleri aydınlatmada yararlanılan mumlar için de şamdanların kullanımı bir zorunluluktu. Bugün koleksiyonerler ve antika meraklıları Süleymaniye mangal ve şamdanlarına yoğun ilgi gösteriyor olsalar da Süleymaniye işleri bunun çok ötesindeydi. Lokumluktan gülabdana, ayakkabı çekeceğine, fincan zarfından matbaa klişelerine, sefertasından hokka ve divit takımlarına uzanan bir zenginlik söz konusuydu. Bu yönüyle toplumun her kesimine ve çok farklı amaçlara dönük üretim ortaya koyan bir kent hafızası diyebiliriz Süleymaniye işlerine. Türkiye’de bu konuda en geniş ve zengin koleksiyon Haluk Perk Vakfı bünyesindeki koleksiyonda. Yakın zaman önce görüştüğüm Sayın Halûk Perk ile içinde Süleymaniye işlerinin de olacağı bir Osmanlı İstanbul’unda Yaşam Müzesi projesini hayata geçirmeyi planladık.

Haberin Devamı

HALÛK PERK VAKFI KOLEKSİYONU: Süleymaniye döküm eserleri

İstanbul döküm atölyelerinde ilk tunç eserler top dökümü ile başlamış daha sonra Süleymaniye semtinde halkın ihtiyaçlarını karşılayan tas, tabak, ibrik, mangal, havan, şamdan gibi eşyaların üretimi yapılmıştır.

Evliya Çelebi’ye göre top dökümü dışında kum kalıplarda pirinç ve tunç döküm tekniği kullanan atölyeler ilk Kanuni Sultan Süleyman tarafından gerekli malzemeyi sağlaması için Süleymaniye Camisi’nden önce inşa ettirilmiştir. Bu sayede Kanunî, Süleymaniye külliyesinin ekonomisini garanti altına almayı hedeflemiştir. Süleymaniye dökümcüleri tahtırevan biçimli (iki katlı) işliklerde üretim yapmışlar ve başlarında Dökümcübaşı da sürekli çarşıda oturmuştur. Döküm yanında kesme, dövme, kazıma tekniklerini de kullanan dökmeci ustası, adeta sanat eseri sayılabilecek ürünleri elleriyle meydana getirmişlerdir. Anadolu’dan gelen ustalarda, yörelerinin geleneklerini İstanbul’a taşıyarak zengin Süleymaniye üslubunun gelişmesinde önemli rol oynamışlar.

Fransız mozaikçisi ve ressam Pretextat Lecomte XIX. yüzyılın sonlarında dökmeciler için şunları yazmakta; “Bütün Uzunçarşıbaşı Sokağı ve İstanbul’daki Kapalıçarşı’nın dolayları hemen hemen tamamıyla dökmeciler tarafından işgal edilmiştir. Hepsi de mahzenvari ufak dükkanlarda çalışmaktadırlar. Oradan geçenler uzaktan, loş dükkanların içinde birden parlayan ışıklı noktacıklar görür; bunlar söner, gene parlar çekiç sesleri ve ateşin homurtuları duyulur. Titanların atölyesi dersiniz; ama yaklaştığınızda manzara değişir; bitmiş parçalar kaba saba raflara sıralanmıştır; altın röfleli taptaze bakırlar alıcılarını bekliyor. Zanaatçıya gelince, ağır ağır metotluca ve sizin varlığınızdan bihabermiş gibi işine devam eder.”   

Osmanlı arşiv belgelerinin tetkikinden 1894/h.1310) li yıllar da Süleymaniye’de bir dökümcülük okulu olduğunu ve dökmeci esnafının kullandığı maden kömüründen çıkan zararlı kokunun çevreye zarar vermemesi sebebiyle yasaklandığını anlamaktayız.

Osmanlı kanunlarına göre değerli olmayan madenden üretilen mamullerin üzerlerine halkın aldanmaması için “pirinç, bakır gibi damgaların vurulması gerekmektedir. Ürünlerde bu tür damgalar yanında ürünü yapan ustanın isimlerine de rastlanmaktadır.

 “Süleymaniye İşi” olarak anılan ürünler, kalitesi ve üslubu ile rahatlıkla ayırt edilmektedir. Özellikle mangal ve şamdanlar Süleymaniye işliklerinin karakteristik ürünleri olarak öne çıkmıştır. Süleymaniye ürünleri için rahatlıkla İstanbul’a özgü ilk ve belki de tek zanaat eserleri diyebiliriz. 1970 yılına kadar Süleymaniye ve Mercan’da varlığını sürdüren atölyeler günümüzde Rami Sanayiciler sitesinde hizmet vermeye devam etmektedir.

Ancak, Süleymaniye İşinin geleneksel formların yok olması kültürümüzün bir parçasını eksik kılmaktadır.