Hasan Mert Kaya

Hasan Mert Kaya

Tüm Yazıları

Diyarbakırlı Tahsin kimi zaman Haliç’te demirli bir gemiyi resmeder, kimi zaman ise boğazda süzülen bir yelkenliyi... Resimleri, göğe doğru yükselen bir martı çığlığı gibi, zamansız ve unutulmaz.

Diyarbakırlı Tahsin

Dalgaların maviye çarpıp geri çekildiği yerde bir ressam oturur. Fırçasının ucunda sadece boya değil, bir milletin değişen sureti, savaşın sessiz tanıklığı ve İstanbul’un silinmeyen silueti vardır. Bu adamın adı Tahsin Siret’tir. Diyarbakır doğumlu, denizle büyüyen bir karasal rüyadır o.

Diyarbakırlı Tahsin

Diyarbakır Rüştiyesi’nden Kuleli Askeri Lisesi’ne

Haberin Devamı

1874 yılında, taş sokakları göğe açılan Diyarbakır’da doğar Tahsin. Ne var ki kaderi onu sur dibindeki kuyudan çıkarıp Boğaziçi’ne taşır. Kuleli Askeri Lisesi’nde Osman Nuri Paşa’nın, Harbiye’de Hoca Ali Rıza’nın elinde büyür. Ressam olur ama ressamlığını asker üniformasının içine saklar. Sanatına üniformanın disiplini siner, fırçası manevra yapar gibi kıvrılır tuvallerin üzerinde. Sanki çizdiği her vapurda bir tabur, her dalgada bir hüzün vardır.

Diyarbakırlı Tahsin

Yıl 1915, Çanakkale

Tahsin Bey sadece resim yapmaz; zamanı dondurur. Yıl 1915, yer Çanakkale. Bombaların kulakları sağır ettiği bir sabah, o sessizce durur orada. Majestik Zırhlısı’nın sulara gömülüşünü izler, Bouvet’nin alev alev batışını resmeder. Bunlar sadece tablolar değildir. Onlar, tarih kitaplarının söyleyemediği şeyleri söyleyen imgeler, Çanakkale’nin tuvale aktarılmış hatıralarıdır.

Diyarbakırlı Tahsin

Deniz Ressamı

Diyarbakırlı Tahsin kimi zaman Haliç’te demirli bir gemiyi resmeder, kimi zaman ise boğazdan süzülen bir yelkenliyi. Ancak dikkatli bakarsanız, bütün bu resimlerin kıyısında hep kendisi durur. Uzun boylu, astragan kalpaklı bir süvari olarak… Gözlerinin altında tebessüm saklıdır, ama fırçasının ucunda hüznün tonu yoğundur.

O, modern Türk resminde “deniz ressamı” denince akla gelen ilk isimlerden biridir. Ne ki Diyarbakırlıdır. Belki de bu yüzden, deniz onun için sadece bir doğa parçası değil; uzak ve erişilmez olanın sembolüdür. Onun İstanbul’u resmetmesi, bir kentin değil, bir hayalin resmini yapmaktır.

Emekliliğinden sonra Yahudi Mektebi’nde resim dersi verir, ama bir ayağı hep limanlardadır. Seyr-i Sefain’in vapurlarına resimler yapar; yolcular, onun tablolarına bakarken İstanbul’u özler.

Haberin Devamı

Eserleri Deniz Kokan Ressam

1937’de Kadıköy’de hayata gözlerini yumduğunda, ardından çok az yazı yazıldı. Ne bir sergi ne bir retrospektif düzenlendi adına. Oysa onun tabloları sadece birer manzara değil, kolektif bir hafızanın fırçalanmış suretleridir.

Bugün dönüp baktığımızda, Tahsin Siret Bey’in eserleri hâlâ deniz kokar. Biraz çürümüş tahta, biraz kömür dumanı, biraz da Anadolu’nun yalnızlığı sinmiştir boyalarına. Sanat tarihi, onun gibi sessiz kahramanlara çoğu zaman susar. Fakat biz konuşmalıyız. Çünkü bazı insanlar, yaşadıkları zamanı sadece seyretmekle kalmaz, onu resmederek durdurur. İşte Diyarbakırlı Tahsin tam da böyle bir adamdır. Onun resimleri, göğe doğru yükselen bir martı çığlığı gibi... Hem zamansız, hem unutulmaz.