Venedik Sarayı İstanbul’da saklı kalmış İtalyan tarihinin ve Osmanlı-Avrupa ilişkilerinin zarif bir hatırlatıcısı niteliğinde eşsiz bir hafıza mekânı.
Venedik Sarayı’ndaki eserler İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Giorgio Marrapodi’nin (sağda) himayesinde Erol Makzume tarafından restore ettirildi.
Beyoğlu’nun kalabalığı içinde yürürken, bir sokağın ucundan başka bir dünyaya açılan kapı gibi karşımıza çıkar Venedik Sarayı. Her daim hareketli İstiklal Caddesi’nden birkaç adım ötede, tarihini sessizce koruyan, zarif bir yapı burası. Dışarıdan bakıldığında belki dikkatlerden kaçan ama içeri girildiğinde zamanın ritmini değiştiren bu tarihi sarayın tablo koleksiyonunda bulunan tüm eserler sanatsever, araştırmacı yazar ve koleksiyoner Erol Makzume tarafından restore ettirildi. Kendisi de değerli bir ressam olan tablo restoratörü Agop Egoyan tarafından sürdürülüp tamamlanan restorasyon süreci geçtiğimiz hafta içinde İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Sayın Giorgio Marrapodi’nin himayesinde Venedik Sarayı’nda düzenlenen ve sınırlı sayıda seçkin bir davetli grubun katılımı eşliğinde düzenlenen törenle kutlandı. Törende Erol Makzume’nin adının yazılı olduğu bir plaket tarihi mekâna katkı ve destekleri olan isimlerin yazılı olduğu çerçeveye eklenip sarayın duvarına asıldı.
Eşsiz bir hafıza mekânı
Venedik Cumhuriyeti’nin Osmanlı ile ilişkilerini yürüttüğü dönemlerde, “bailo” adı verilen Venedik elçileri tarafından kullanılan saray, yüzyıllardır İstanbul’daki İtalyan varlığının en somut nişanesi. 1780’lerde geçirdiği büyük restorasyonla bugünkü formuna kavuşmuş. Yapının tarihin çeşitli dönemeçlerinde sahipleri ve kaderi değişmiş. Bir zamanlar Avusturya’nın İstanbul’daki gücünün simgesi olan yapı, 1919’da İtalya Krallığı’na geçmiş ve günümüzde İtalya’nın başkonsolosluk rezidansı olarak varlığını devam ettiriyor.
Sarayın içi, İstanbul’da görmeye pek alışık olmadığımız, Venedik’e özgü bir zarafetin izlerini taşıyor. Rokoko detaylar, neoklasik sütunlar ve zarif stucco süslemelerle dolu salonları, ziyaretçilerine adeta zamanda yolculuk ettiriyor. Hatta ünlü maceraperest Giacomo Casanova bile gençliğinde bu sarayda bir yaz geçirmiş; kim bilir belki de anılarında yer eden İstanbul’u işte tam bu sarayda yaşamıştı. Sarayın bahçesinde, asırlık ağaçların gölgesi altında İtalyan müzikleri eşliğinde kültürel etkinliklere ev sahipliği yapılıyor. Yılda birkaç kez halka açılan sarayın kapılarından giren şanslı ziyaretçiler, belki de Beyoğlu’nun en iyi korunan sırrına ortak oluyorlar ve birbirinden güzel sanat eserlerini de görmek imkânı elde ediyorlar.
İstanbul’da saklı kalmış İtalyan tarihinin ve Osmanlı-Avrupa ilişkilerinin zarif bir hatırlatıcısı olan Venedik Sarayı’nın duvarlarını Sultan II.Abdülhamid dönemi Osmanlı Saray Baş Ressamı, dönem adıyla Ressam-ı Hazret-i Şehriyari olan Fausto Zonaro’nun, Leonardo de Mango’nun, Jean Baptiste Van Mour ile 16 ve 17. Yüzyıllara ait daha birçok farklı İtalyan ağırlıklı ressamın tabloları süslüyor. Eserler arasında İtalya Kralı III. Vittorio Emanuele di Savoia ve eşi Kraliçe Elena di Savoia’nın görkemli tabloları oldukça dikkat çekiyor.
Kral ve kraliçenin tabloları Ankara ve İstanbul’dayken Erol Makzume’nin önerisiyle İstanbul Venedik Sarayı’nda bir odada bir araya getirilmiş ve böylece kral ile kraliçe tekrar buluşmuş. İstanbul’un tam kalbinde, kalabalığın arasında gizlenmiş bu küçük Venedik, şehrin bin bir yüzünden sadece biri belki, ama en güzel yüzlerinden biri şüphesiz.
Uzun Yılların Hayaliydi
Erol Makzume: Venedik Sarayı’nda bulunan tabloların restorasyonu için uzun yıllardır İtalya Büyükelçiliği ile temastaydım. Konu ile ilgili önceki büyükelçilerle de görüşüyordum. Fakat hem gündemlerin yoğunluğu hem de mevzuattan kaynaklı birtakım prosedürler nedeniyle eserlerin restorasyonu mümkün olmadı. Neyse ki sonunda halen görev başında olan Sayın Büyükelçi Giorgio Marrapodi’ye konuyu açınca kendisi yakında ilgilendi.
Kendisine İstanbul’un en kıdemli ve profesyonel tablo restoratörlerinden yakın dostum Agop Egoyan’ı tavsiye ettim. Değerlendirme sonrası sarayda çalışmalarına başlayan Sayın Agop Egoyan üzerinden altı ay geçen çalışmalarını büyük ölçüde tamamladı. Düzenlenen törene ben de kendi koleksiyonumdan on civarında tabloyu getirerek sarayın bu mutlu gününde değerli ressam Fausto Zonaro ve Leonardo de Mango’nun buradaki eserlerini tamamlayıcı olmak ve onların kıymetli hatıralarını geceye katılan değerli dostlarla anmak istedim. Restorasyon çalışmamız sayesinde Venedik Sarayı’ndaki tabloların uzun yıllar boyunca korunması sağlamış olmaktan dolayı çok mutluyum.