TÜRKAN Saylan o gün bir lisedeydi; öğrencilere cumhuriyet, çağdaşlık, laiklik, Atatürk devrimleri üzerine konuştu ve “değerleri” anlattı.
“Bir kapısından girip ötekinden çıkıverdiğimiz şu dünyada, ne olursa olsun, onurumuzla, yalan ve iftiradan, yaptığımızı inkârdan uzak, insanca yaşamak varken, çeşitli siyasi, ticari, tarikatsal çıkarların piyonları olan kafa karıştırıcıların planlayıp ortaya saldıkları birtakım asparagas haberlerin peşine düşüp, çocukluğumuzda oynadığımız, ‘kulaktan kulağa’ oyunu örneğindeki gibi, birbirimize ileterek, bir ‘kafası karışıklar’ toplumu yaratma konusunda üstümüze yoktur sanırım!”
* * *
EĞER bir kere bu yalan ve dolana bulaşılmışsa:
“Eğer bir kere, bu yalan dolana şöyle ya da böyle bulaşmışsak, kendi kendimize ters düşmüşsek, ufak çıkarlarımız için birilerini yalan yere kötüleyebiliyorsak, onurumuzu hak etmediğimiz beklentilerimize feda edivermişsek artık ne kendimize, ne ailemize, ne de içinde bulunduğumuz topluma gerçek bir yararımız söz konusu olabilir.”
* * *
BU değerlerin “çağdışı”, olduğunu savunanların “dinozor”lar olduklarını söylemek kolay, diyordu Türkan Saylan:
“Bütün bunların ‘çağdışı’ olduğunu ve ilkelerinden ödün vermeden görmüş geçirmiş bizim gibilerin artık birer dinozor sayıldığını söyleyip geçivermek çok kolay, kolay da, ‘kafa karıştırıcılar’ın egemenliğinde, kafası, ruhu, benliği karmakarışık insanlarımızın bulunduğu şu günkü umutsuzluk ve karamsarlığın kol gezdiği toplumumuzu, kendini, ülkesini, dünyayı gerçekçi bir gözle, satır aralarını okuyarak algılayabilen dürüst, namuslu, onurlu, kendi kendisiyle barışık, ‘fikri hür, irfanı hür’ bireylerin oluşturduğu, şiddetten uzak, ‘yurtta barış, dünyada barış’ ilkesini içselleştirerek sorunlarını çözebilen bir ulusa dönüştürmek gerçekçi olamaz mı?”
* * *
EVET, Türkan Saylan özel, paralı, varlıklı ailelerin çocuklarının okuduğu lisede, öğrencilere böyle diyordu.
Hatta, hatta onlara “tuzu kurular” diye de takılıyordu.
Konuşma bitince sıra kitap imzalamaya geldi. Öğrenciler sıraya girmiş, Saylan’a kitaplarını imzalatıyorlardı.
Yüzünü dahi hatırlamadığı bir genç eğildi, Saylan’ın kalem tutan sol elini, iki eliyle okşadı ve kulağına fısıldadı:
“Bize unutturulan gerçekleri hatırlattığınız için size teşekkür ediyoruz.”
* * *
İŞTE bu Türkan Saylan “Hıristiyan propagandası” yapıyor, bu Türkan Saylan misyoner...
Utanın!