Kalust Şalcıoğlu

45 ülkenin yapımcı, perakendeci ve sanatçılarının işbirliğiyle ‘New Music Friday’ uygulaması, 10 Temmuz 2015’te hayata geçirildi. Uygulamaya göre dünya genelinde yeni albümler artık cuma günleri piyasaya çıkacak...

Ülkemizde de MÜ-YAP Genel Başkanı Bülent Seyhan, yaptığı basın açıklamasıyla, sanatçılarımıza yeni albüm çıkarma gününü cuma olarak önerdi.

Tabii bu keyfi alınmış bir karar değil... Sektörel araştırmalar, müzik fanlarının yeni müziğe hafta sonu itibarıyla ulaşmak istediklerini ortaya koymuş. Öte yandan müzik listelerini

(chart) oluşturan firmalar da yeni albümler ve kayıtlar için tek bir günün belirlenmesinin avantaj olduğunu ileri sürmüş.

Bir de raporda yer almasa da işin sosyal medya boyutu var tabii ki onu da ben söyleyeyim...

Cuma geceleri; en güçlü sosyal medya mecraları olan Facebook, Twitter, Instagram ve YouTube’un ortalama olarak en çok kullanıldığı saatler...

Dolayısıyla tesadüf müdür bilmem ama karar tam 12’den yakalamış

başarıyı.

Akıllı telefonlarla yaşadığımız, en samimi arkadaşlarımızın doğum günlerini sosyal medyadan kutladığımız, ‘Hareketsiz ve duygusuz çağ’ olarak adlandırdığım günümüzde, iki girişimci arkadaş, Trump Alışveriş Merkezi’nde ‘Escapist’ adlı bir eğlence projesine imza atmışlar.
Paradan ziyade emekle kurulan Escapist’in sahipleri Soner Emanet (Marmara Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı) ve Barış Koca (Marmara Üniversitesi Grafik Tasarım) ile altı macera dolu odayı gezdim.
Kâh bilim adamı kâh ajan, istemezseniz dedektif ya da süper kahraman olabileceğiniz akıl oyunlarını anlatmak, deneyimleri yazmak ve tasarımlardan bahsetmek bile sayfalar alır.
Özetle katılımcıların, bir saat içinde kendilerine verilen hikâye doğrultusunda, Escapist kaçış odasında yer alan bulmacaları ve şifreleri çözüp odadan çıkmak zorunda oldukları oyunların fiyatları, kişi başı bir kafede harcayabileceğinizden pek de fazla değil.
Mutlaka deneyimlemeniz gereken Escapist’i, evlilik teklifleriniz için kullanmanız da tavsiyemdir…

BANDIRA BANDIRA

Salı günü iftar için, Etiler Nispetiye Caddesi’nin paralelindeki sokakta bulunan; ruhundaki domates ve sarımsağı içeri adım atar atmaz hissettiğim İtalyan

E ndemol Türkiye’nin reyting rekortmeni dizisi ‘Paramparça’nın, Star TV’de yayınlanan sezon finalinden önce; Endemol Türkiye’nin basın ilişkilerini yürüten Rekta firmasından bir e-posta aldım. İçerikte ‘Paramparça’nın sosyal medyasıyla ilgili üç bilgi yer alıyordu:

l ‘Paramparça’; #Paramparça, #AnneKokusu, #KerimanHalamOlsa, #GülserenOlsam, #CihanBabamOlsa, #KalbimParamparça ‘hashtag’leri ile sosyal medyada onlarca kez ‘trend topic’ oldu.

Üç kez de dünya gündeminde bir numaraya oturdu.

l Senaryosu üç kez ‘hack’lendi, sosyal medyada yayınlandı.

l İzleyiciler tarafından her bölüm ortalama 250 ‘caps’ hazırlandı. Birbirinden eğlenceli ‘caps’ler sosyal medyanın gündemi oldu.

Yukarıda yazılanları art niyetli biri reklam amaçlı da yapmış olabilir, bilgiler doğru da olabilir; bunu ben bilemem... Bildiğim şu ki, iki yıldır arama motorlarından ve sosyal medya üzerinden reyting hesaplıyorum ve ‘Paramparça’nın karnesi kadar başarılı bir karne pek görmedim.

Senaryo ‘tıkanmazsa’ uzun yıllar aynı başarıyla devam edecektir ‘Paramparça’...

‘DUVAR’IN KARŞISI

Günümüzde iş insanları ve siyasetçilerin, iş seyahatlerindeki tercihleri; çalışma ortamı, konfor ve

güvenliği bir arada sunan beş yıldızlı otellerin kral daireleri...

Kral daireleri; İstanbul’daki beş yıldızlı otellerde gecelik bin 500 yüz dolardan başlayıp, büyüklük ve sundukları hizmet paketlerine göre 22 bin dolara kadar çıkabiliyor.

Marriott Hotel Şişli’nin kral dairesi hizmet paketi, İstanbul genelindeki beş yıldızlı otellerle kıyaslandığı zaman; merkezi konumu, 33’üncü kattaki enfes İstanbul manzarası, oda büyüklüğü, konforu, mükemmel mutfağı ve fiyatı açısından en mantıklı seçimlerden.

Paris’te üretilen ve İstanbul’da sadece ‘Marriott Spa & Health Club’da kullanılan ‘Anne Semonin’ markası bile masaj severler tarafından Marriott Şişli’nin kalitesini gözler önüne serecektir.

Aynı hizmet kalitesini, kral dairesi dışında standart odalarda da uygun fiyata yakalayabileceğiniz Marriott Şişli’yi, otel seçiminizde mutlaka değerlendirmeye alın.

Sosyal medyanın insanların egolarını besleyerek, birbirlerinden soyutlamak amacıyla ‘icat’ edilmiş bir ‘şeytan’ olduğunu her fırsatta dile getiriyorum.

Egoyu daha tombul bir canavar haline getirmenin en güçlü besiniyse televizyon yani ekran yüzü olmak...

Fenomeninden bloggerına, mankeninden gazetecisine, sanatçısından sporcusuna, çoluğuna çocuğuna ‘ego’ besinine ihtiyaç duyan herkesin tek amacı ekranda görünmek; ama konuk olarak, ama oyuncu olarak, ama program yaparak.

Sina Ağabey (Koloğlu) bu hafta köşe yazısında; Mehmet Ali Erbil’in markasının, tüm yarışma programlarının üstünde olduğunu yazmıştı!

Haklı da... Günümüzde ekran yüzü olmak kolay ama ekranda kalmak zor...

Peki, nasıl kalırsınız ekranda?

Ya kanala para kazandırarak ya da reyting sağlayarak... Neden yazdım bunları? Nasıl seçim sürecinde işini gücü bırakıp milletvekili aday adayı olan ve sonrasında ‘eldeki kuş’u da kaçıranlar varsa, televizyon için de varını yoğunu kendi programını yapmaya yatıranlar var.

Aman diyeyim bırakın ‘eldeki kuşu’, ‘evdeki çorba’dan da olmayın!

Pazartesi iftarda, ‘Soho House Istanbul’ konsepti içinde bulunan ‘Cecconi’s Istanbul’a uğradım.

Girizgâh açarak üst satırdaki ‘İstanbul’ların neden ‘Istanbul’ olduğunu belirteyim. Efendim, www.sohohouseistanbul.com ve www.cecconisistanbul.com/tr adreslerine bakarsanız web sitelerinde İstanbul’un ‘İngılış!’ yazıldığını görürsünüz.

‘Cecconi’s’te iftar yaptığım gün, vale dahil tek başıma 230 TL hesap ödedim ve birkaç kelam edecektim mekânla ilgili ama yemeklerden çok detaylara değineyim. Özetle yemekler ve servis 10 üzerinden 7. Sevgili Cecconi’s ve Soho House İstanbul:

Lütfen; baş başa yemek yemek ‘kavramı’nın iki kişilik olduğunu ve para kazanmak uğruna iki kişilik masaların, mekânın en ücra köşelerine atılmasının yanlış olduğunu; kapıda üç beş şoför patronunu bekleyecek diye yüz binlerce liralık araçların, lastiklerini kaldırıma sürte sürte getirilmesinin hoş olmadığını; Türkiye’nin en lüks konseptlerinden biri zannettiğin ‘Cecconi’s’te tuvaletleri temiz tutman gerektiğini; en önemlisi Türkiye’de para kazandığını ve menünün Türkçe olması gerektiğini unutma! Biz Türklerin ana dili Türkçe ve karnımızı doyurmak için İngilizce konuşmak zorunda olmamalıyız!

Bir gün ‘Soho House

Sosyal medyada fotoğraf savaşları devam ediyor. Facebook, Instagram’ı satın aldıktan sonra “Artificial Intelligence Research Lab” tarafından yazılımsal yapay zekâ çalışmaları tamamlanarak Facebook’un hizmetine sunuldu!

Facebook, Instagram “teknolojisini” bu yapay zekâ ile birleşirdi ve Moments adlı bir uygulama ortaya çıkardı. Kafanız mı karıştı?

Cep telefonunuzla çekiyorsunuz üç beş arkadaş beraberce fotoğrafınızı ve Facebook’ta paylaşıyorsunuz. Arkadaş listenizde olan ya da profil gizlilik ayarları çok sıkı olmayan kişilerin yüzlerini, fotoğraf üzerinden otomatik olarak tanıyor Facebook’un Moments uygulaması ve herkesi sizi yormadan fotoğraf üzerinde etiketliyor. Tabii yakında fotoğrafı çektiğiniz yeri de otomatik olarak tanıyacak sistem.

Kötümser senaryoyla, kanunlarla başınız belaya girmediği sürece yok ama sosyal medya kullanıcısı milyarlarca Dünya insanının eşkâli artık Facebook’un yapay zekâsının elinde. İyimser senaryoyla, fotoğraflarınız hangi pazarlama sistemlerine hizmet eder Allah bilir.

Dahası? Hayal gücünüze kalmış!

Seçim telaşesi içinde birçok daveti geri çevirmek zorunda kalmıştım. Seçimlerin akabinde biraz müzik dinler ve kafamı dağıtırım diye Beyoğlu Belediye Başkanı Sayın Ahmet Misbah Demircan’ın davetlisi olarak 6. Kültürlerarası Sanat Diyalogları Festivali’nin açılışına gittim.
Beyoğlu Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi önünde, Oylum Talu’nun kahkaha kaynağı sunumu ve Burhan Öçal’ın muhteşem performansıyla gerçekleşen açılıştan sonra, bir saate yakın müzik dinleyip Ahmet Misbah Demircan’la belediye binasına geçtik ve devamında da 13 ülkeden sanatçıların ağırlandığı akşam yemeğine...
Başkan benden daha hiperaktif; bir başladı Beyoğlu’nun maketi başında sanat festivalini ve yapılanları anlatmaya, dinlerken yoruldum... Yemekte Demircan konuşmasını yaparken, simültane olarak 13 ülkenin sanatçılarına tercüme yapılması hem beni hem de sanatçıları şaşırttı. Hollandalı dansçı Abeltje ile yaptığım sohbette; dünyanın dört bir yanını gezdiklerini ama güvenliğinden konaklamasına, ulaşımından sanatçılara tahsis edilen soyunma odalarına kadar ilk kez bu kadar değer gördüklerini anlattı.
Bir belediye başkanının sadece vatandaşından değil, hizmet satın aldığı ve dilini bilmeyen insanlar