YazarlarKaranlıkta düşünmek, yazmak...

Karanlıkta düşünmek, yazmak...

20.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Karanlıkta düşünmek, yazmak...

Karanlıkta düşünmek, yazmak...


Sınırın nerede başladığını, nerede bittiğini kestirmek güç. Çünkü, "Türkiye'de düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü siyasal ortama göre" değişiyor. Hassas bir ortamdan geçerken, kazayla egemen devlete çarptınız mı, yandınız!..
Uluslararası çok sayıda sivil toplum örgütü var. Bunların içinde bir tanesi hükümetlere ve uluslararası kuruluşlara etki yapacak ağırlıkta. "Helsinki İzleme Komitesi" iki ay önce Türkiye'ye ilişkin yayımladığı son raporda Türkiye'yi yerden yere vuruyor. Türkiye'de düşünce özgürlüğü kısıtlamalarından yüzlerce örnek veriyor. Bunların arasında önceki gün yazdığı bir röportaj nedeniyle 13 ay hapse mahkum olan Oral Çalışlar da var.
Yaşadığımız uygulamalar bu raporun içeriğiyle tam tamına örtüşüyor. İlk anda bakıyorsunuz, "Türkiye'de gerçekten düşünce özgürlüğü var." İlk anda bakıyorsunuz, herkes istediğini yazıp çiziyor, istediğini söylüyor, kırka yaklaşan televizyon kanalında saatler süren tartışmalarda her kesimden insanlar düşüncelerini açıklıyor. Gerçekten "burası özgür düşünceye saygı gösteren demokratik bir ülke" gibi!..
Ama, bir de bakıyorsunuz, "bir röportaj, bir yazı, bir roman, bir film aniden yasaklanmış ve mahkum edilmiş"!.. Sınırı çizmek güç. Yasalar aynı. Ama ne oluyor da, düşünce özgürlüğü aniden genişliyor, derken tam tersine tek bir paragrafta sıkışıp kalıyor ve ardından mahkumiyetler sökün ediyor!..
Helsinki İzleme Komitesi'nin raporuna göre burada iki ölçü var:
"Düşünce özgürlüğü sınırı egemen devlet politikasına çarptığı yerde paramparça oluyor. Gazeteciler, yazarlar, yayıncılar hapse atılıyor, partiler kapatılıyor, örtülü bir sansür işliyor."
Raporda bununla ilgili çok sayıda örnek yer alıyor. Arka arkaya isimler ve olaylar sıralanıyor. Hepsi de mahkum olmuş.
Aynı rapora göre "düşünce özgürlüğünde zamanlama rol oynuyor." Yani, yasalar belli serbest dönemlerde işletilmiyor, her düşünce toplumda yankılanıyor ve hiç kimse sesini çıkartmıyor. Buna karşılık "özellikle kriz dönemlerinde yasalar öyle bir işliyor ki, nefes almak bile zorlaşıyor". İşte burası, egemen devletle karşı karşıya gelinen yer.
Rapor sadece gözlemlerle yetinmiyor. Türkiye'ye, Amerika'ya, Avrupa Birliği'ne, Avrupa Konseyi'ne ve ilgili uluslararası kuruluşlara çağrıda bulunarak, "Türkiye'de demokratikleşme için bir an önce düşünce özgürlüğünü engelleyen yasaların kaldırılmasını, gerekli anayasal değişikliklerin yapılmasını" istiyor. Şu anda kimse farkında değil, hem bu rapor, hem de arka arkaya verilen mahkumiyet kararları önümüzdeki günlerde Türkiye'nin başını çok ağrıtacak.
Türkiye'de şimdi yeni bir hükümet kuruluyor. İlk görevlerinden biri düşünce özgürlüğünün önünü açmak olmalı. Kırk yıldır aynı nakarat, Türkiye'de düşünceyi açıklamak zor, yazmak zor, çizmek zor!..



Yazara E-Posta: ydogan@milliyet.com.tr

KEŞFETYENİ
Oğlu resmen gençliği! Benzerliği görenler 'yok artık' dedi
Oğlu resmen gençliği! Benzerliği görenler 'yok artık' dedi

Cadde | 14.06.2025 - 10:32

"Çılgın Bediş" dizisinde canlandırdığı Oktay karakteriyle hafızalara kazınan Cenk Torun’un oğlu liseden mezun oldu.

Yazarlar