Siz bu yazıyı okurken, ortalık nasıl olacak bilmiyorum ama, ben bu yazıyı yazarken ortalık kardan geçilmiyordu ve İstanbul'a lapa lapa kar yağıyordu.
Gözlerimin ucuna, dilimin ucuna, yüreğimin ucuna Ahmet Muhip Dıranas'ın
"Kar" şiiri takıldı. Ve başladım yapmam gerekenlerle bu şiir arasında gidip gelmeye.
"Kardır yağan üstümüze geceden, / Yağmurlu, karanlık bir düşünceden, / Ormanın uğultusuyla birlikte / Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte / Kar yağıyor üstümüze, inceden."(İlk gördüğüm anda
Altan Öymen' i kutlamalı, iki yanağından öpmeli ve teşekkür etmeliyim.
Yazarımız ve CHP İstanbul Milletvekili Altan Öymen, listede kadın adaylara yer açmak ya da daha ön sırada yer alabilmeleri amacıyla, merkez adaylığından çekildiğini bildirdi. Bu özverili davranışın, başka partilere ve CHP'deki öteki kontenjan adaylarına örnek olması dileğiyle...)
Sesin nerede kaldı, hergünkü sesin, / Unutulmuş güzel şarkılar için / Bu kar gecesinden uzakta / Yoldan, / Rüzgar gibi ta eski Anadolu'dan / Sesin nerede kaldı? Kar içindesin."(Biraz önce telefonun öteki ucundan gelen ışıltılı sesi elimden geldiğince duyurmalı ve yaymalıyım:
Sesin sahibi Ceylan Orhun'du.
Ana - Kültür Kuruluşu'nun başkanı. Heyecanla 8 Mart haftasında düzenlediği "Sevgi Şölen"lerini anlatıyor. Bu yıl "Eruh Sevgi Şöleni", "Siirt Sevgi Şöleni", sonra Batman - Adıyaman - Şanlıurfa Sevgi Şölenleri birbirini izleyecek. Yerli yabancı sanatçıların katılımı ve bölgede ilginç gezilerle... Katılmak isteyenler ayrıntıları 0212 - 232 747 28 ya da 233 60 70'den öğrenebilir.)
"Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam! / Uyandırmayın beni, uyanamam / Kaybolmuş sevgilerimiz aşkına, / Allah aşkına, gök, deniz aşkına / Yağsın kar üstümüze buram buram..."(
Orhan Pamuk' a
telefon edip, başarısı için kutlamalı ve ona şu fıkrayı anlatmalıyım:
Adamın biri cehenneme gitmiş, bakmış her yerde içi ateş dolu çukurlar... Her çukurun başında iki cehennem zebanisi, ellerinde kırbaçlar... Eğer çukurun ağzına yaklaşan, çukurdan dışarı çıkmaya çalışan olursa, kırbaç darbeleriyle, kaçmak isteyeni gerisin geriye alevlerin arasına, çukurun dibine yolluyorlar... Cehenneme düşen adam, alevlerden kurtuluş yok diye düşünürken, bir de bakmış, bir çukurun başında ne zebani, ne nöbetçi kimseler yok. Aman bari beni o çukura koyun diye yalvaracak olmuş, görevliler atılmış: O en tehlikelisidir, demişler. O çukur Türklerinki. Onun için başına nöbetçi koymadık. Zaten alvlerden kurtulup, çukurdan çıkmaya kalkışanı, kendileri aşağıya çekerler. Bağışlanıp çıkacak olanı ise "neden o da, ben değil" diye yeniden alevlere yollarlar. En tehlikeli çukur odur, demişler. Cehenneme düşen adam, vazgeçmiş o çukura girmekten...)
"Buğulandıkça yüzü her aynanın / Beyaz dokusunda bu saf rüyanın / Göğe uzanır - tek, tenha - bir kamış / Sırf unutmak için, unutmak ey kış! / Büyük yalnızlığını dünyanın."(Okurları uyarmalıyım: Güzelim şiirin arasına gire çıka, şiirin müziğini mahvettim. Üşenmeyip, yalnız şiiri baştan okusunlar.)
İstanbul'a lapa lapa kar ağıyor. Gözümün ucunda, dilimin ucunda, yüreğimin ucunda Dıranas'ın "Kar" şiiri...
Yazara E-Posta:
zoral@milliyet.com.tr