Kişisel Gelişim Dersleri Eğitmeni Sevgi Keleş

Kişisel Gelişim Dersleri Eğitmeni Sevgi Keleş

sevgikeles@sevgikeles.com

Tüm Yazıları

Herhangi bir ortama girdiğinizde, henüz hiçbir şey olmadan bile “Burada bir gariplik var” dediğiniz oldu mu hiç? Veya tam tersi… Oldukça sıradan bir yerde, sıradan bir anda huzur veren bir duyguyla sarıldığınızı hissettiniz mi?

İnsan, düşünüldüğünden çok daha fazlasını hisseder. Bazen kelimelere bile ihtiyaç yoktur, çünkü her şeyden önce, her şeyin ötesinde bir alan vardır. O alanın adı da enerjidir.

Enerji dediğimiz şey, sadece soyut ve manevi bir kavram ya da yakıştırma değildir. Her geçen gün daha fazla bilim insanı, evrendeki tüm maddelerin bir titreşime sahip olduğunu söylüyor. Maddelerin, düşüncelerin, hatta duyguların bile kendine has birer frekansı olduğu tartışılıyor. Ve bu, insanı çok temel bir farkındalığa götürüyor: Acaba bizler de, yaşadığımız, düşündüğümüz ve hissettiğimiz her durumda etrafımızda bir titreşim alanı mı oluşturuyoruz?

Haberin Devamı

Bazen zorlu bir günün ardından yaşanan yorgunluk, sadece fiziksel olarak hissedilmiyor. Belki bir mesaj, bir bakış, bir ortam bile içimizi çekiyor. İşte o “çekilmişlik” hissi, belki de enerjimizin bir kısmının o alana sızmış olmasıyla ilgili olabilir. Ve bunun farkında olmak, hayatımızı yönetme biçimimizi de değiştirebilir.

Örneğin gün içinde sık sık “Ben neden bu kadar daraldım?” dediğimiz anlar oluyor. Üstüne üstlük bu duygunun sadece dış koşullarla açıklanamadığı zamanlar da yaşıyoruz. Belki zihnimiz o anlarda sadece bir düşünceye değil, ona bağlı enerjiyle ilgili bir kodlamaya tutuluyor. Ve belki de böyle durumlar biz farkında bile olmadan yaşamlarımıza yön vermiş oluyor.

Bu noktada zihnimizde basit bir soru belirebilir: “Bizim enerjimiz dağınık durumda mı? Eğer öyleyse biz o dağınıklığın içinde kendimize nasıl ulaşıyoruz?

Cevaplar çoğu zaman dışarıda değil, içimize çektiğimiz bir nefeste, aklımızdan geçen bir düşüncenin kıyısında, dilimizdeki bir kelimenin ağırlığında saklı oluyor. Bazen sadece “Acaba ben şu an kiminle aynı alandayım?” diye sormak bile önümüzde yeni bir kapı aralayabiliyor.

Enerjiyle bir arada yaşamak, aslında bir tür farkındalık sanatıdır. Kendi alanının farkında olan bir insan, sadece kendini değil, çevresini de dönüştürmeye başlar. Ama bu bir zorunluluk değil, sadece keşfedilmeyi bekleyen bir alandır.

Haberin Devamı

İnsan, enerjisini fark ettiği andan itibaren hayata bakışının da berraklaştığını fark etmeye başlıyor. Kalbinin daha seçici, adımlarının daha dengeli, kelimelerinin daha yerli yerinde olduğunun ayırdına varıyor. Kararların daha az pişmanlıkla alındığını, ilişkilerin daha netleştiğini, belki de yaşamın akışının içten içe yumuşadığını deneyimliyor. İlk önce ufak ufak, daha sonra gözle görülür şekilde bir şeylerin değiştiğine tanıklık ediyor.

Tesadüf sandığınız birçok güzelliğin aslında sizin yaydığınız titreşimlere cevap verdiğini görmek, hayatınızı temelinden değiştiriyor. Nezaketin, sezginin, içsel sükûnetin hayatınıza yeni insanları, yeni fırsatları nasıl çektiğini gözlemlemek de öyle... İşte bu da bir tür tanıklık hali değil mi? Ve insanoğlu bir kez tanıklık etti mi, artık görmezden gelmesi kolay olmuyor.

Haberin Devamı

Enerjisini yöneten kişi, dışarıyı düzeltmeye çalışmak yerine kendine yaklaşmayı seçiyor. Ve bu seçim, hayatın ta kendisini onun yanına çağırıyor. Belki de en güzeli bu olsa gerek...