Dedem bana “Öfkeyle kalkan, zararla oturur” demişti. Sözün doğruluğuna hâlâ inanırım ama otomobil dünyasında öfkeyle kalkıp da başarıyla oturan çok ünlü isim var
Sanırım ilkokul ikinci sınıftı. Bostancı İlkokulu 2-B sınıfında okuyan iki ufaklık, belki de hayatlarının ilk kavgasını etmeye karar vermişlerdi. Konuyu tam hatırlamadığıma göre eminim çok ama çok saçma bir şeydi. “Tombul” olan bendeniz ve daha kısa boylu olanı Yavuz, koskoca sınıfın iki haşarı çocuğu değil, iki “dünya sakini” olanıydık. Tam da ders arasının (bizim zamanımızda teneffüstü. Sanırım nefes almaktan geliyordu!) bitip de zilin çalma vakitleriydi ki ortalıkta iki acemi tartışmaya ve birbirimizle güreşir gibi boğuşmaya başladık. Sonuç mu? İlk üç dakikanın sonunda ben alnımda (bugün bile izini taşıdığım) bir delikle kalakaldım “er meydanı”nın orta yerinde. Yerler kıpkırmızı, Yavuz’un suratıysa sapsarıydı. Doktor yerine “fenni sağlık memuru” marifetiyle yapılan müdahale sonrası alnımda taşıdığım kocaman gazlı bez ile evin yolunu tutmam bir olmuştu. Ve o gün, rahmetli dedemden fırça yerine, o meşhur sözü duymuştum: “Öfkeyle kalkan, zararla oturur!”
Zararla oturmuşluklarım olduğundan, sözün doğruluğuna inananlardanım. Ancak bazen öfke, bazılarına başarı getirebiliyor. Mesela Henry Ford’a!
Otomotiv sektörüne seri üretim kavramını kazandıran, insanlara da kolay satın alınabilir bir otomobil olan Model T’yi sunan Henry Ford, bu modeli 1908’den 1927’ye kadar üretmişti. Bu aracın artık eskidiğine ve yeni bir modelin üretilmesi gerektiğine kendisi de inandığında ise
(ki çevresindekiler sürekli söylüyordu), 1928’in sonlarında Model A’yı hazırlayıp piyasaya sundu. 1929’a kadar 1 milyon adet satan araç, liderliğe oturmuştu. Ancak bu uzun sürmedi çünkü ucuz olsun diye 4 silindirli motora sahipti ve güçsüzdü. Chevrolet ise 6 silindirli bir modelle, 1930’da liderliği Ford’dan aldı. Uygun fiyatla satabilmişti çünkü.
Oğluna bile haber vermedi
Chrysler, o sıralarda Plymouth ile düşük fiyatlı otomobil pazarına girmeyi kararlaştırmıştı. Firmanın kurucusu Walter Chrysler, bantlardan çıkan ilk 6 silindirli Plymouth’un direksiyonuna geçip doğruca Henry Ford’un evinin önüne gitti ve otomobili ona hediye etti. Ford, müthiş hırslanmıştı.
6 yaşında olmasına rağmen, oğluna bile haber vermeden bir ekip kurdu. Nedeni, ekibin tamamen kendisine bağlı olmasıydı çünkü eleştirilmeyi de sevmiyordu. Ekibin görevi, uygun fiyatlı bir 8 silindirli motor üretmekti. Bir dolu
aksilik sonrası 1932’de Ford V8 hazır hale geldi. Ford, 4 silindirli modeli 530 dolara satarken,
V8’i 50 dolar farkla satıyordu. “Hastalıkları”da
olsa, büyük satışlara ulaştı. Öfke işe yaradı yani!
Ford ailesinin hırs ve öfkesi, üçüncü kuşakta da sürdü. Torun Henry Ford II, söylentiye göre 1963’te uluslararası yarışlara girmeye istekliydi. Ama ellerinde iyi bir araç olmalıydı. Bunun yolu, kısa yoldan gerekli teknik birikime sahip bir marka satın almak olabilirdi. Ve Ferrari’yi satın alma fikri gelişti.
Ancak Enzo Ferrari, bu anlaşmadan son anda vazgeçince, Ford çok sinirlendi ve Ferrari’yi 24 saatlik dayanıklılık yarışı Le Mans’da yenebilecek bir otomobil geliştirilmesi talimatı verdi. 1966’da ortaya Ford GT40 çıktı. Gerçekten de Ferrari’ye pek çok yarışta nal toplatıp, hız rekorunu kırmışlığı da vardır. Öfkeyle kalkan Ford, başarıyla oturmuştu!
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025