Yavuz DONAT
DEVLET Bakanı Işın Çelebi uçakta Cumhurbaşkanı Demirel'e iki dosya verdi.
Birinde Yüksek Planlama Kurulu'na ait notlar vardı.
Diğerinde ise
"Öncelikli yatırımlar" listesi.
Demirel teşekkür etti.
Ve
"Sizinle bu gezi sırasında, bu konuları konuşacağım" dedi.
Çelebi:
- Ne zaman isterseniz efendim. 11 Eylül'de de size geniş bilgi sunacağız.
11 Eylül Perşembe günü Ankara'da brifing var.
Brifingi isteyen Cumhurbaşkanı Demirel.
Verecek olan da hükümet.
Konusu ise
"Ekonomi."
* * *
IŞIN Çelebi'ye sorduk:
- Brifingde neler söyleyeceksiniz?
Çelebi
"iki husus çok önemli" diye söze başladı.
Birincisi
"1997'ye dair."
Işın Bey 1997 bütçesi için şöyle diyor:
- Uçak New York için yolcu almış. Ama deposundaki yakıt ancak Budapeşte'ye kadar.
- Yani?
Çelebi:
- 1997 bütçesi yapılırken uzmanlar doğruyu görmüşler. Söylemişler. "Sekiz katrilyon gider, beş katrilyon gelir, üç katrilyon açık
"demişler. Buna rağmen hükümet kağıt üzerinde denk bütçe yapmış, seçim ekonomisi uygulamış. Sonuç ortada.
Işın Bey'in Çankaya brifinginde dile getireceği ikinci konu yatırımlar.
"Ya enflasyon" diye sorduk.
Demirel brifingde elbette enflasyonu da soracak.
Çelebi:
- 1997'yi yüzde seksenbeşle, doksanla bitiririz.
- 1998 ne olur?
- Yüzde altmış düzeyinde... Ve yüzde beş de kalkınma hızı.
Bugün
"Ağustos enflasyonu" açıklanacak.
Acaba yüzde kaç?
Sorumuza Işın Çelebi'nin yanıtı:
- Artık ekonominin dizginleri elimizde... Direksiyon kontrolümüzde... Ağustos enflasyonu yüzde beş, beşbuçuk, en çok altı olur.
* * *
SÜLEYMAN Demirel ile Macaristan'a üç yıl önce yine gelmiştik.
5 - 7 Eylül 1994'te.
Ve yine Gül Baba Türbesi'ne gitmiştik.
Pek
"Ahım, şahım" bir yer değildi.
Bakımsızdı.
Harabeydi.
O günden bugüne
"onarım ve restorasyonu" yapılmış.
Ve dün yeniden ziyarete açıldı.
Törene Macaristan Cumhurbaşkanı Arpad Göncz de katıldı.
Demirel ile
"Gül Baba'yı... Türbeyi" konuştuk.
Cumhurbaşkanı şunları söyledi:
- Gül baba 1526'da Macaristan'da Osmanlı ordusuna ilk cumayı kıldıran bir şair... Bir Bektaşi dervişi... Türbenin eski halini bir hatırla. Eciş, bücüştü... düzelttik. Bak şimdi pırıl pırıl.
Gerçekten de pırıl pırıl.
Yurtdışındaki
"mirasımıza" sahip çıkanları kutlamak gerek.
* * *
TÜRKİYE nire, Macaristan nire?
Bugün Airbus'la Ankara'dan Budapeşte'ye 2 saat 15 dakikada uçuyoruz.
Ya yüzyıllar öncesi, Osmanlı buralara nasıl geldi?
Bazı kaynaklara göre Mohaç Meydan Muharebesi'ne katılan Osmanlı ordusunun mevcudu elliyedi bindi.
Asker 21 Nisan 1526'da İstanbul'dan yola çıktı.
Belgrad geçildi, Macaristan'a ulaşıldı.
Petervaradin, İllok ve Osek kaleleri ele geçirildi.
Tarih 29 Ağustos 1526.
Osmanlı ordusu Mohaç'ta.
Macar ordusu yabana atılır gibi değil.
Macar askeri zırhlı.
Osmanlı, savaş planını yaptı.
Plan
"geri çekilmek" üzerine.
Macar Kralı Lajos ve askerleri, Osmanlı'ya saldırdılar.
Kanuni Sultan Süleyman'ın ordusu geriye çekildi.
Geride üçyüz top bekliyordu.
Macar askeri, Osmanlı'nın üçyüz topuyla karşı karşıya kalıverdi.
Macarlar için geri çekilmekten, kaçmaktan başka yapacak bir şey yoktu.
Kral, pek çok komutan ve asker Mohaç Ovası'ndaki bataklığa gömüldüler... Öldüler.
Osmanlı'nın taktiği tutmuştu.
Bazı kaynaklara göre Mohaç'taki Macar ordusunun mevcudu yirmisekiz bindi.
Ve Macarların kayıp listesi ise şöyleydi:
Yirmibin piyade... Yedi suvari birliği.
* * *
DEMİREL yurtdışında
"içeriyi" konuşmak istemiyor.
Yani
"politikayı".
Sabah uçakta
"hoşgeldiniz" turu atarken Demirel'in yolu gazeteciler tarafından kesildi:
- Sayın Cumhurbaşkanı, bizlere manşet verir misiniz?
Süleyman Bey kahkahayı bastı.
Ve şöyle dedi:
- Sizler hala iç politikayla meşgulsünüz. Şimdi siyaset yok.
Siyaset hiç olmaz olur mu?
Demirel ile
"hükümeti" konuştuk.
"Gidişat" nasıl?
"Çankaya'nın hükümete bakışı nasıl?"
Demirel'in yanıtı aynen şöyle:
- Ülkede güzel bir hava esiyor. İyimser bir hava. Onu muhafaza etmek lazım.
* * *
MACARİSTAN'a dün geldik, bu akşam ayrılıyoruz.
Bugün
"hızlı, hareketli" bir gün.
Gün Budapeşte'de başlayacak, Marguerite Adası'nda devam edecek ve Ankara'da noktalanacak.
Tabii bu arada Eger Kalesi ziyareti de var.
Eger
"Avrupa'nın en kuzeyindeki Osmanlı minaresinin" bulunduğu yer.
Diyeceğimiz o ki Süleyman Bey sadece içeride değil dışardıda da
"hızlı bir koşucu."
Yazara EmailBUDAPEŞTE