‘Dolmakalemle yazmak bir Zen hobisidir’

5 Şubat 2023

Çay yolunun büyük ustası Sen no Rikyu’ya (1522-1591) atfedilen bir öyküye göre Rikyu, 17 yaşında dönemin ünlü çay ustası Takeno Joo’nun öğrencisi olmuş. Bir gün usta Joo, bilgeliğini sınamak için Rikyu’dan bahçeyi temizlemesini istemiş. Titiz bir şekilde bahçeyi yapraklardan ve diğer çerçöpten arındıran, yerleri süpüren, yıkayan ve bir toz zerresi kalmayacak şekilde güzelce temizleyen Rikyu, iş bittiğinde bahçenin son derece kusursuz olduğunu görmüş. Ancak bu mükemmel görüntü Rikyu’yu rahatsız etmiş. Bunun üzerine bahçedeki yabani kiraz ağacının ve kızıl akçaağacın dallarını hafifçe sallamış, renkli yapraklar ve çiçekler yere düşmüş. Usta Joo’nun bu tabloyu oluşturan yaklaşımdan gurur duyduğu söyleniyor.

Bu öykünün bir başka versiyonu daha var, öyküde bu sefer bahçeyi temizleyen kişi Rikyu’nun çırağı olan oğlu, mevsim sonbahar, bahçenin temizlenmesini isteyen de Rikyu. Bahçeyi temizleyen

Yazının Devamı

‘Barakamon’ ve yazıda kendini bulma sanatı

29 Ocak 2023

Bir zamanlar İtalyan ve Fransız çizgi romanlarına bayılırdım, süper kahramanları son derece anlamsız bulduğum için Amerikan çizgi romanlarından hep uzak durdum ama belli bir yaştan itibaren Japonların haiku’dan sonra en önemli ikinci icatları olan manga okumaya başladım ve manga dünyasını daha çok sevdim.

Çizgileri sevdiğim için olsa gerek çizgi romanlar gibi çizgi filmleri de seviyorum. Seişu Handa isimli 23 yaşındaki genç bir hattatı anlatan 2014 tarihli “Barakamon” adlı çizgi filmi izlediğimde de çok beğenmiştim. Daha sonra mangasını (2009) okudum ve çok daha büyük keyif aldım. “Barakamon” yazı yazmayı seven herkesin izlemesi gereken bir anime diye düşünüyorum, tabii ben mangasını daha çok sevdim orası ayrı. Belki belli bir yaştan sonra sesler beni rahatsız ettiği için olabilir, manga sessizce okunabildiği için bana daha çok “sesleniyor” galiba.

“Barakamon” arada sırada yeniden izlenecek/okunacak türden bir eser, geçenlerde mangasını tekrar okudum ve yine aynı

Yazının Devamı

Süheyl Ünver’in olağanüstü defterleri

22 Ocak 2023

"20. Yüzyılın en büyük arşivcisi kimdir?” diye bir sorsalar hemen Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver (1898-1986) derim. Ünver hoca 88 yıllık ömrü boyunca iki bin civarında yayına imza atmış, beş binden fazla sanat eseri üretmiş, altmış bin kadar yazma eseri incelemiş ve binlerce öğrenci yetiştirmiş bir doktor, arşivci, şair, tıp tarihçisi, sanat tarihçisi, ressam, hattat, minyatür ve tezhip sanatçısı, kısacası bir kültür sanat anıtı!

Süheyl Ünver’in ismini ilk kez 1990’ların başında Teşvikiye’de kitap satarken elime geçen 1961 tarihli “Fatih’in Çocukluk Defteri” isimli kitapta görmüştüm. Sonra nereye baksam izlerini gördüm, üniversitede arşivcilik okurken ismini çok duydum, hattat ve ebru ustası Necmeddin Okyay’ın eserlerine ve hayatına ilgim başlayınca yine ona rastladım, Kubbealtı Vakfı’na kitap almaya gittiğimde eserleriyle karşılaştım, Uğur Derman’ın tadına doyum olmayan muhteşem makalelerinde onun adı geçiyor. Böyle birinin arşivi de muazzam olmalı.

Defteri ziyaret

Yazının Devamı

Joseph Conrad ve denizden gelen el yazısı

15 Ocak 2023

Joseph Conrad (1857-1924) hayatının son 30 yılını karada geçirmiş olsa da rahatlıkla denizi onun kadar iyi yazan çok az yazar vardır diyebiliriz. Ben biraz daha ileriye giderek denizi el yazısının harflerine varıncaya kadar hayatına katan başka bir yazar yok diyorum.

Edward Said, “Joseph Conrad and the Fiction of Autobiography” (1966) isimli incelemesinde, Conrad’ın eserleriyle mektuplarını karşılaştırır ve yazarın editörlerine, arkadaşlarına ve yakınlarına yazdığı toplam 8 cilt tutan mektupların çokluğu ve yoğunluğu karşısında şaşkına döndüğünü yazar. Benim şaşkınlığım ise çok farklı, Conrad’ın mektuplarında ve notlarında kullandığı el yazısını çok büyüleyici buluyorum.

Yazarın el yazısının etkileyici kısmına geçmeden önce Joseph Conrad’ın nasıl bir insan ve yazar olduğuna bakmak en doğru yöntem diye düşünüyorum. Çünkü Conrad’ın hayatı da yazıları gibi dalgalı, anadili Lehçeyi ve daha sonra Fransızcayı çocukluğundan beri akıcı bir şekilde konuşuyordu, ancak eserlerini yazmayı tercih ettiği

Yazının Devamı

Olağanüstü bir kitap âşığı: Sıtkı Altuner

8 Ocak 2023

Sıtkı Altuner emekli edebiyat öğretmeniydi ama onu bu yönüyle tanımlamak hayatını basite indirgemek olur, kendisi benzeri pek görülmeyen bir kitap âşığıydı. Her iflah olmaz âşık gibi kendini hiç düşünmezdi, varsa yoksa sevgilisi kitaplardı, bu nedenle ömrünü kitaplara adamıştı. Yıllarca bir kaza olur, yangın çıkar, kitaplar yanar diye evinde soba yakmadan oturdu.

Kara haber yılın son günü duyuldu: 31 Aralık 2022’de Sıtkı Altuner’in (77) vefat ettiği haberi yayıldı. Haberle birlikte hatıralar da geldi. Sıtkı Hoca ile 1990’ların başında bir pazar günü Beyazıt Meydanı’nda tanışmıştım. Lise öğrencisiydim, Teşvikiye Camii önünde kitap satışı yasaklanmış, ne yapayım derken Beyazıt’a yolum düşmüştü, zaten kitap satmasam da kitap ve fotoğraf makinesi satılan tezgahlar arasında dolaşmayı severdim. Sıtkı Hoca erken gelirdi, neyin iyi, neyin kötü olduğunu hemen anlar, beğendiklerini sorgusuz sualsiz alırdı. Zamanla daha uzun sohbet etmeye başladık, bazı kitapları neden aldığını sorduğumda, bildiklerini saklamaz, hiç dikkat

Yazının Devamı

Emin Barın ve harfleri

1 Ocak 2023

İnsan yaşarken bazı şeylerin kıymetini bilmiyor, sanki hayat hep öyle devam edecekmiş gibi geliyor. Mübahat Kütükoğlu, Kemal Beydilli, Erdoğan Merçil, Saadet Gazi, Mehmet İpşirli ve çok sevdiğim Tülin Aren hocalarım sanki hep yanımda olacakmış gibi fakülteye gidip gelmiştim ama iki sene uzattığım halde öğrencilik hayatım bitince bu bilgili, kültürlü insanları bir daha göremez oldum. Hele rahmetli Nejat Göyünç hocamı istesem bile göremem artık.

Bir de görmek isteyip de göremediğim insanlar var, başlıktan anlaşılacağı gibi onlardan biri Emin Barın (2 Haziran 1913 - 29 Aralık 1987). Bolu’da dünyaya gelen Emin Barın’ın dedesi öğretmen, babası ise hattat, müzehhip ve mücellit. Yazıyı ve kitapları uğraş edinmesinin arkasında ev-atölyede geçen çocukluğu ve ailesi var diyebiliriz ama maalesef daha 11 yaşındayken babası vefat etmiş. Yatılı okuduğu İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nu 1932’de bitiren Barın, bir süre öğretmenlik yaptıysa da bırakıp Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü resim

Yazının Devamı

Kuyruklu bir yıldız: Saatolog

25 Aralık 2022

Yayıncılık zor iştir. İşini bırakıp küçük bir yayınevi kuran bir arkadaşım var öyle çok sorunla boğuşuyor ki bazen bırakma noktasına geldiğini söylüyor ama kitaplara olan sevgisi onu bir şekilde bunu yapmaktan alıkoyuyor. Bir de asıl işi yayıncılık olmayan ama vizyon sahibi olduğu için bu alanda varlık gösterenler var. Ufuk açan işler ise vizyon sahibi yöneticiler ve işini seven insanlar tarafından yapılır. Saatolog işte bu tarz ufuk açan ve bir benzeri olmadığı için çok nadir bir yayın.

Yılda bir defa yayımlanan Saatolog bir kataloğun ötesine geçip bir dergi ve bir de sözlük de barındırıyor, ilk sayısı 2012’de çıktığı için bu yıl 10. yılını da kutluyor. Düşünüyorum da bundan 10 yıl önce raflarda birçok saat dergisi bulmak mümkündü, şimdi pandeminin yan etkisi olarak saat dergileri açısından raflar boş diyebiliriz. Benim gibi saatleri sadece sevmekle kalmayıp saat ve zaman üzerine yazılar da okumak isteyenler için Saatolog böyle bir zamanda içimize su serpen cinsten bir yayın.

Saatseverle

Yazının Devamı

Kâğıt bıçağı ve zarf açacağının gizli tarihi

18 Aralık 2022

Sanılanın aksine kâğıt bıçağı ile zarf açacağı aynı şey değil. İnsan hayatı için tehlikeli olan da kâğıt bıçağı değil zarf açacağı!

"A Collected Man” isimli bir müzayede şirketi var. Kurucusu henüz 20’li yaşlarında bir avukat adayı iken stajını yaptıktan hemen sonra girişimci olmaya karar veren Silas Walton isimli bir İngiliz. Walton artık 34 yaşında ve tek bir saatle (Cartier) yola çıkmış ama şimdi senede yaklaşık 20 milyon dolar civarında satış yapıyor. Uzmanlık alanı ikinci el mekanik saatler. Daha çok kol saatleri alıp satıyor ama çeşitli nadir bulunur nesneler ilgi alanında. Ben de müzayede haberlerine çok meraklı olduğumdan ne yapıyor diye takip ediyorum. Geçen gün Hermes marka bir masa saati (mimar Paul Dupré-Lafon tasarımı), 1970’lı yıllardan üzerinde at figürü bulunan metal bir kutu ve pirinç bir zarf açacağı ile ilgili bir duyuru yaptılar. Fotoğrafları görür görmez gözüm zarf açacağına ilişti hemen. Çok güzeldi, ben de merak edip konuyu araştırdım.

Gazete arşivine bakınca

Yazının Devamı