“Kimler Geldi Kimler Geçti” adlı iki volümlük derleme albüm, Fikret Şeneş’in sözlerini yazdığı klasikleşmiş şarkıları güncelleme iddiasında
Fikret Şeneş’in sözlerini yazdığı şarkıları bir araya getiren iki volümlük yeni albüm “Kimler Geldi, Kimler Geçti” açıkçası şarkıların azar azar, damla damla internete verildiği günümüz dünyasında üzerimize kovayla şarkı boşaltılmış izlenimi verdi.
Albüm yayınlanmayan bir dünyadayız artık alışık değiliz böyle şeylere, hangi birini dinleyeceğimizi şaşırdık. Bari iki volümlük albümün ikinci volümünü biraz bekletip verseydiniz piyasaya diye düşünmeden edemiyor insan.
Albüm doğası gereği zengin, ancak yine doğası gereği dağınık. Sezen Aksu da var, Evrencan Gündüz de, Manga da var, Nalan da. Türler farklı, düzenlemeler farklı, yorumlar farklı. Açıkçası bu kadar çok bilinen ve bu kadar güzel şarkılar bir arada insanı heyecanlandırıyor. Ama çok da havaya girmeyin. Düzenlemeler yer yer sallanmakta.
Glastonbury Festivali gelecek haziranda 50’nci yılını kutlayacak. Geçen pazar bu kutlamaların da hayaliyle tam 2.4 milyon müziksever bilgisayarlarının başına oturdu ve saat tam 09.00’daki online satışın başlamasını bekledi. Ekranlar ha bire refresh edilmek suretiyle “Bilet alımınız onaylanmıştır, tebrikler” yazısının çıkması beklendi. 135 bin biletin tükenmesi sadece 34 dakika sürmüş. Ama bu bir rekor değil. Daha önce 12 dakikada biten yıllar da var. Bir sonraki ara satış nisanda olacakmış. Şimdiden bilet satın alma yarışına katılmak için kaydolmak gerekiyor. Artık kısmetse bu kadar çabaya bir bilet alıyorsunuz.
Glastonbury İngiltere’deki en büyük müzik festivali. Ama mesele müzik değil. Bu, özgürlük fikri çevresinde gelişen bir kültürel fenomen. Benim ilgimi çeken bunlar değil ama. Biletlerin anında bitmesi. Bir yıl sonraki bir festivale bilet almaya çalışan 2.4 milyon insanın kafasının bizimkinden ne kadar farklı çaıştığını düşünüyorum. Biz böyle bir şeyi asla yapmayız.
Son dakikacılık bizim ruhunuzda var.
Geçen haftanın yenileri arasında rock ve arabesk şarkıları dikkat çekiyor. Arabesk rap’ten bir öneri ve yepyeni bir indie EP de notlarım arasında...Arabesk artık rap’te yaşıyor diyorduk ki işte safkan arabesk çıkageldi. Hasan Karakoyun’un “Yetiş” adlı şarkısı, Londra’da gurbetteyim diye mi bilmiyorum pek bir dinletti kendini bana. Hele arka planda Unkapanı Köprüsü, Eminönü’nün havası burun deliklerimizden içeri girdi. Tok sesiyle Hasan Karakoyun’un yorumu ve orkestranın ustalığı da açıkçası şu ara müzikalitesi zayıf bir sürü şarkı arasında dikkat çekiyor. Yeni çıkanlar arasında tür, tarz ne olursa olsun dikkatle, özenle hazırlanmış işler hakkında bu köşede bilgi vermeyi görev biliyorum. Sen arabesk mi dinliyorsun diye siz sormadan ben yazayım.
Arabesk formatında bir diğer parça Burak Kut’un “Bebeğim” şarkısına yaptığı yorumla Ufuk Yıldırım’dan geldi. Yıldırım’ın “Yaşasın Arabesk” adlı albümüne arabesk severler bir göz atabilir. Yıldırım arabeski
Seamus Blackey’yi takip ediyorum Twitter’da. Xbox’ın yaratıcısı olarak biliniyor. Şu anda video game yaratıcılarını temsil eden Creative Artist Agency’nin sahibi. Ama Twitter’da devamlı ekmek yapıyor. Ne oyunlardan bahsediyor, ne geleceğin oyun trendlerinden. Ha bire unla suyu karıştırıyor, maya ekliyor. Gerçi oyundan bahsetseydi zaten takip etmeyecektim çünkü hiç merak etmiyorum.
Şu hayatta katlanamadığım tek zaman israfı oyun. Zamanı çarçur etmeye karşı varoluşsal bir kinim yok. Her dakikamızı değerlendirelim gibi bir heyecanın, mücadelenin içinde de değilim. Diğer bazı zaman çarçurlarına (mesela Twitter) gayet açık bir insanım. Zaman israfı konusunda açık fikirliyim bile denebilir ama konu bu değil. Ekmek. Seamus abiyi takibe Ekşi Sözlük’ün kurucusu Sedat Kapanoğlu’nun Twitter’da gördüğüm tavsiyesiyle başladım. O da zaten “Bu adam Xbox’ı yaratmış ama şimdi ekmeğe kafayı takmış ilginç biri” diyerek önerdiydi. Bence Kapanoğlu da ekmekle ilgili gibi geliyor bana.
Seamus Blackey, tanıdığı
Türleri birbirinden farklı pek çok müzisyen elektronik / chill out düzenlemeleri şarkılarına uygun bulmaya başladı. Dinleyicinin de benimsediği anlaşılıyor. Yakında Türkçe chill out adında yeni bir türden bahsediyor olabiliriz
Volkan Konak’ın “Feriğim” adlı şarkısı 2003’te yayınlandı. İnternette pek çok versiyonu mevcut. Bu Karadeniz türküsüne ait videolar birkaç yüz bin stream almış bugüne kadar. Ama bu şarkının 13 Eylül’de yayınlanan ve Bilal Hancı tarafından seslendirilen elektronik versiyonu (“Feriğim” - Bilal Hancı feat. Özkan Meydan) 15 günde 8 milyon stream’e ulaştı bile. Bazı cover’lar asıllarından daha fazla tanınıp dinlenir bu bazen oluyor, ama bu defa konu neyle ilgili? Galiba konu düzenlemelerle ilgili. Bu şarkı chill out / EDM düzenlemelere sahip. Türkülerde pek rastlanmayan bir durum ama son dönemde bizde yaygınlaşmaya başladı. Bir ay kadar önce Veysel Mutlu imzalı “Vay Anam Vay” da aynı kalıplara sahipti ve o da 7 milyon dinlenmeyi geçti.
Son bir iki ayda yayınlanan
Dünyanın en büyük adası Grönland’ın yüzölçümü Türkiye’nin üç katı. Burada 2018’de kurulan Avannaata belediyesi Fransa büyüklüğünde, toplam nüfus 11.000 civarında. Ilullisat, başkent Nuuk ile birlikte bu belediyenin bulunduğu bölgenin en büyük yerleşim birimleri. Ilullisat’ta 4500 kişi yaşıyor.
Grönland küresel ısınmanın etkilerinin en fazla gözlemlendiği yerler arasında olduğundan bu durum sadece bilim adamlarını değil dünyanın dört bir yanından turistleri de bölgeye çekiyor. Sırf bilim adamları bile sayıca bu bölgenin nüfusunu ve demografik yapısını etkileyecek güçteyken, bugün Ilullisat yepyeni bir turizm dalgasıyla başa çıkmaya çalışıyormuş. Küresel ısınma turistleri.
2020’de 50 binden fazla turist bekleniyormuş Kuzey Kutup dairesinin 350 km kuzeyindeki Ilullisat’a Financial Times’ın haberine göre. Bugün yılın pek çok gününde turist sayısı yerel nüfusu aşıyor. Tek çocuk parkına “Fotoğraf çekmek
Müzik videoları bir süredir format değiştirmeye başladı. Hem sanatsal hem ticari standartların ötesine geçilmesinin nedenleri çeşitli.
M83 iki hafta önce yeni albümüne dair internete bir dizi video koydu. “Temple of Sorrow” adlı parçaya çekilen video, 2007 tarihli “Digital Shades Vol 1”in devamı olarak 20 Eylül Cuma piyasaya çıkan “DSVII” (Digital Shades Vol 2) adlı albümde yer alıyor. Bu ambient çalışma bildiğimiz formatta şarkılar değil atmosferik müzikler içeriyor. Daha ziyade bir hikayenin fon müzikleri anlayışıyla kaydedilmiş. M83 seven biri olarak benim açımdan çok keyifli bir durum.
“Temple Of Sorrow” 9 dakikalık bir kısa film mantığında çekilmiş. Uzayın derinliklerinde yer alan fantastik bir gezegen buradaki enteresan karakterler ve yolunu bulmaya çalışan savaşçı bir kahraman var. Estetik açıdan Jodorowski’nin “Dune”uyla “Tron” arasında bir yerlerde olmalı. Albümün arka planı zaten tam da bu durumla ilgili. Anthony Gonzales video oyunları ve
İngiliz polisi şu ara hayli meşgul. 18 karat altından yapılmış tuvaleti çalan hırsızı arıyorlar. Bu tuvalet Winston Churchill’in doğduğu yer olan, Oxfordshire’a bağlı Woodstock’taki Blenheim Palace’tan çalındı geçen hafta.
Buradaki bir çağdaş sanat sergisi kapsamında sergilenen tuvalet geçen gün bir bakmışlar ki yerinde yok. Önceki gün sabah saatlerinde çalınmış olacağı belirtilmiş.
Polis “Çalınan tuvalet bir sanat eseri olmasının yanında, altından yapıldığı için yüksek bir değere sahipti” diye açıklama yaptı. Tuvalet -sanat artı altın eşittir- 1 milyon pound değerinde.
66 yaşındaki bir adam hırsızlıkla bağlantılı olarak yakalanmış ama olay daha aydınlatılamadı.
Film (hatta bayağı mizah filmi) gibi gelişen olaylar bu kadarla da sınırlı değil. Blenheim Sarayı Marlborough Dükü’ne ait. Blenheim Sanat Vakfı’nın kurucusu da zaten Dük’ün kardeşi Edward Spencer-Churchill. Kendisi bir süre önce bu altın tuvaleti nasıl koruyacakları sorulduğunda “Bunu çalmak öyle kolay değil, başına bekçi dikmeyi