Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçenlerde Guardian’da 31 Aralık’ta tam anlamıyla gerçekleşecek Brexit’ten bahseden yazılar derlenmişti. Hepsi aşırı karamsar olan bu yazılar Brexit kararının yanlış olduğunu anlatıyor. Ekonomiden özgürlüklere her şeyin geriye gideceği söyleniyor. Çizilen tablo hem aşırı karamsar hem de çaresi yok. Brexit oluyor ve bunu geri almanın bir yolu artık yok. Yani bu karamsarlık yapıcı değil yıkıcı. Oku oku ağla. Hani derler ya, şurama bir taş oturdu diye. Guardian yazarları tam olarak böyle. Bir tür yastalar. Ama sanırım bu davranış sadece onlara özel değil. Bugün muhalif kesimlerde toplumsal davranış bir tür bitmeyen yasa indirgenmiş durumda.

Haberin Devamı

Brexit hadisesi bana hiçbir şey öğretmediyse şunu öğretmiş oldu: Kaybedilenin ardından ağlayıp dövünmenin faydası yok. İnsan kendi içinde olunca ya da kendi başına gelince bu kadar net anlamıyor. İş başkasının hayatı olduğunda ise her şey çok net ortada. “Başkasına akıl vermek kolay” lafındaki alternatif gerçeklik belki de budur. Başkasına akıl vermek gerçekten de kolay. (Geçenlerde bir konuşmada şu lafı duydum ve not ettim: “Biri size ‘Tutkunun peşinden git’ diye öğüt veriyorsa, bilin ki o kişi zengindir.” Bu da başka bir tartışma konusu olarak şurada dursun şimdilik.)

2020 biterken, 2021’in de çok matah bir yıl olmayacağını anlamış bulunuyoruz. En iyi ihtimalle aşılanmadan sonra risk azalacak, ölümler, yayılma hızı kontrol altına alınırsa işte hayat da ufaktan belki, bir ihtimal, normal akışına dönebilecek. İşsizlik bitecek mi? Adaletsizlik sona erecek mi? Gelir dağılımı düzelecek mi? Küresel ısınma, canlı türlerinin azalması, ormanların tarım arazileri ve konut projeleri için yok edilmesi meseleleri çözülebilecek mi? Nüfus artışı kontrol altına alınıp, dünyadaki kaynakların adil kullanımı söz konusu olabilecek mi? Yanıtınız evet mi? Cidden mi?

Pandeminin ardından sanırım insanlığın insanlara ve dünyaya faydalı bir iş yapacağına dair zaten zayıf olan inancımız iyice yok oldu gitti. Karamsarlık giderek her yeri ele geçirmeye başladı. Geleceğe umutla değil, kaygıyla, korkuyla ve karamsarlıkla bakanların sayısı arttı. Mizah şu ara tek dostumuz ve tesellimiz ama o da bir yere kadar.

Haberin Devamı

İşte tam da bu noktada, sanırım, “Human Kind, A Hopeful History” adlı kitap (İnsan Nesli, İyimser Bir Tarih” diye kendimce çevirmeye çalışayım) negatif zihinlere bir umut ışığı yakmaya çalıştığından çok popüler. Son dönem hangi kitapçıya girsem baş köşede duruyor Rutger Bregman’ın kitabı. Galiba herkes umutsuz ve bu kitaba ilginin nedeni insanların bir umut ışığı araması. Geçenlerde bir arkadaşım hediye edince inceleme fırsatı buldum.

Umutlandım diyemem ama pek çok şeye farklı açıdan bakmama yardım etti kitap. Hollandalı popüler tarihçi ve akademisyen Bregman, insanlığın krize girdiği durumlarda gelişen sosyal davranışları ve sosyal psikolojiyi inceliyor.

İşler kötüye gittiğinde sadece kendimizi kurtarmaya bakıp her şeyi ve herkesi ateşe mi atıyoruz, yoksa, bizden beklenmeyecek (!) şekilde hepimiz kenetlenip, yardımlaşıp sorunları olabilecek en makul şekilde çözmeye mi girişiyoruz?

Haberin Devamı

Bütün ahlaki değerleri unutup, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaya mı çalışıyoruz? Yoksa şartlar zorlaşınca hepimiz birer kahramana mı dönüşüyoruz?

İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin İngilizlere yağdırdığı bombalar halkı böldü mü yoksa kenetlenmeye mi yol açtı?

Kitaptan bir başka örnek: Bir uçak yere zorunlu iniş yapıyor. Uçak zarar görse de kimse ölmüyor. Ancak kabinde duman beliriyor ve uçağı bir an önce terk etmek gerekiyor.

1. Herkes birbirinin üzerine basarak kapılara ulaşmaya çalışır, panik olur, çocuklar ve kadınlardan çoğu ezilir. Güçlü olanlar kendini dışarı atmayı başarır.

2. Herkes birbirine yardım eder. Sıraya girilir. Önce kadın ve çocuklar tahliye edilirken, durumu daha iyi olanlar yaralılara yardımcı olmaya çalışır.

Bugün böyle bir durumda hangisi gerçekleşir? Yüzde 99’umuzun yanıtı A olur. Ama tarih doğru yanıtın B olduğunu gösteren olaylarla dolu kitaba göre. 11 Eylül’de yanan gökdeleni terk edenlerin böyle yapmadığı biliniyor. Filmlerdekinin aksine, Titanik batarken gerçekte panik olmadığı, tahliye işleminin düzgün ilerlediği tanık ifadelerinde var.

2021’e girdiğimiz şu günlerde geleceğe umutla, moralle, gerçekçi ama iyimser bakmaya ihtiyacımız var. Hâlâ umut ver demeye ihtiyacımız var.

Sanırım kitabın da gazıyla yılın son haftasına şu duygularla giriyorum: Çok çalışmaya, savaşmaya devam. Kaybedilenin ardından tutulan, bitmeyen yaslara artık son vermek gerekiyor. Yeni dünya, yeni kurallar, yeni hayatlar ve yeni umutlar.

Herkese gerçekçi ve iyimserlikle dolu, mutlu yıllar. Çok mu iddialı?