Başbakan, ‘oy verirmiş vermezmiş dinlemeyeceğiz. Kaçak binaların tümünü yıkacağız’ dedi ya..
Milleti aldı bir telaş..
İstanbul’un yarısı kaçak..
Yüzde 50’ye yakınının inşaat izni yokmuş.. İzinsiz yapılmış.. Yüzde 70’inin de oturma izni yokmuş..
Mesela Sultanbeyli..
Koskoca ilçe kaçak.. Kaçak ilçe olur mu diyeceksiniz ama oluyor işte! Oraları orman arazisiydi, üzerine kaçak inşaatlar yapıldı.. Sonunda ilçe yapıldı..
Şimdi oralara 2B deniyor..
Lafa gelince, ‘Türkiye’yi artık darbe anayasası’ taşıyamaz deniliyor..
Doğrudur..
Geçen yıl anayasayı değiştirdik, referanduma gittik..
Slogan, ‘12 Eylül’ün izlerini silelim’di..
Sildik mi?
Hayır..
Darbenin simgesi dimdik ayakta.. Evren’in üniversiteleri kontrol altında tutmak için kurduğu sistem aynen devam ediyor..
Sistem kısaca şöyledir.. Devlet vergi adı altında vatandaşından para toplar..
Siyasal iktidarlar o parayı istediği gibi harcar.. Kötü harcarsa, çar çur ederse, seçmeni memnun edemezse bir sonraki seçimde al aşağı edilir..
Memnun ederse ikinci dönem için vize alır..
Muhalefetten beklenen (aslında Meclis demek daha doğrudur ) iktidarı seçmen adına an be an denetlemektir..
Oyunun kuralı budur..
* * *
Deprem vergisi bu kuralın dışındadır..
Beklenen de oldu, istenen de... Kvitova ile Azarenka finalde buluştu. İlk maçları izleyen herkesin dileği bu ikilinin finali oynamasıydı..
Gerçi Wozniacki de iyiydi hoştu, ama galiba biraz yorgundu. Sharapova da sakatlıktan yeni çıkmıştı, etkisi sürüyordu.
Geriye dünyanın üç ve dört numaraları kaldı.
Krivota solak... Rakibin ‘backhand’ine attığı derin toplarla meşhur. Solak olmanın tüm avantajını kullanıyor.
Azarenka ise müthiş ‘backhand’leriyle biliniyor. Olmadık zamanda inanılmaz toplar atıyor.
Kvitova her zamanki gibi rakibinin ‘backhand’ine yüklenecekti, ama Azarenka aynı şekilde karşılık verirse ne olacaktı?
İşte finalin kilidi buradaydı.
Stosur - Kvitova maçı mükemmeldi denilebilir.. Hele ilk set.. Öyle bir çekişme vardı ki Kvitova için set gitti gitti, geldi..
Sonunda gitti.. 4-3 öndeydi.. 40-0’ı buldu.. Üç kez servis kırma şansı vardı, kıramadı..
Kıramayınca da seti verdi..
İlk seti verince hepimiz telaşlandık.. Turnuvanın bir sarışın tenisçisi daha veda mı edecekti?
Üstelik turnuvanın tek solağı..
İkinci sette de benzer bir durum yaşandı.. Kvitova 3-1 öndeyken yine 40-0‘ı yakaladı.. Yine üç kez servis kırma şansını elde etti, yine kıramadı..
Kıramadı ama o andan itibaren sanki vites büyüttü.. Solak olmanın avantajını çok iyi kullandı.. Çapraza derin vuruşlarla Stosur’u köşeye hapsetti..
Cuma vaazında hoca cemaate böyle seslendi..
Okumuyorsanız bile okuyormuş gibi yapın..
Dinlediğim en güzel vaazlardan biriydi.. Hoca her şeyin başı okumaktır dedi.. Ve başladı anlatmaya:
*
“Okumak alışkanlıktır. O alışkanlık da ana ve babadan çocuklara geçer. Ana babasının okuduğunu gören çocuk bir süre sonra okumaya başlar.
Sizler okumuyor olabilirsiniz. Okumayı sevmiyor olabilirsiniz. Ama çocuğunuza okuma alışkanlığını kazandırmakla yükümlüsünüz.
Dinimizi öğretmek kadar önemli.
Bu sezon izlediğim en iyi Beşiktaş’tı. Peki o zaman neden berabere kaldı? Soru bu.
Asıl soru da şu.
Beşiktaş kaç dakika oynadı?
İlk yarı 25 dakika, ikinci yarının ilk sekiz, dokuz dakikası, 70. dakikadan sonra 10 dakika.
Gerisi bildiğiniz Beşiktaş.
O ilk yarının ilk bölümü vardı ya.. Ben dahil bütün Beşiktaşlılar şaşırdı.. Bir ara 8-9 pas yaptıklarını gördüm. Barcelona gibi desem fazla mı abartırım.
Hadi o anlayıştaydılar diyelim.
Başbakan; kaçak yapıların tümünü yıkacağız dedi ya..
Kaderin garip cilvesi demem bundandır..
Çünkü Erdoğan da kaçak yapıdan çıktı.. İlk seçim başarısını kaçak yapılara borçlu..
Siyasi kariyerinin dönüm noktası kaçak yapı tartışmasıyla başladı..
Nasıl mı?
Anlatayım..
Erdoğan, 1994 yerel seçimlerinde İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday oldu..