Günün sorusu şuydu? Ne oluyor! İlk günün şaşkınlığı atlatılmıştı şimdi sorma zamanıydı.. Soru yerinde..
Türkiye onlarca Ergenekon dalgasına tanık oldu ama bu kadar devasası olmamıştı.. Bundan sonra da olmayacak gibi duruyor..
Darbe planlarının yapıldığı iddia edilen 2003-2004 yılında görev yapan kim varsa neredeyse göz altında..
Balyoz’dan sonra Sarıkız, Ayışığı adlı iddiaları da araştırılırsa karşımıza yine aynı isimler çıkar.. Orduyu üst düzeyde idare edenler her yıl değişmiyor ki..
Soru bu yüzden de yerinde..
Ne oluyor!..
Gün boyu yanıtlara baktım.. Kimse hukuk, belge, bilgi çerçevesinde yanıt vermiyor..
Türkiye’nin görüp göreceği en büyük operasyon.. Saymama gerek yok.. Bir dönemin en kudretli komutanları şimdi gözaltında..
Balyoz Planı ortaya atıldığı zaman.. Cami bombalanacak, savaş uçağı düşürülecek, darbe ortamı hazırlanacak, darbeden sonra 200 bin kişi tutuklanacak diye yazan darbe senaryosu medyaya yansıyınca ben dahil birçok kişi ‘bu kadarı da olmaz’ demişti..
Darbe antrenmanının mimarı denilen dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan ile HaberTürk televizyonundaki canlı yayında buluşmuştuk..
Gazeteciler sormuş..
Emekli Orgeneral cevap vermişti..
Balyoz planını külliyen reddetmişti..
Olur mu, akıl mantık alır mı diye dik duruş sergilemişti..
Doğru adammış, dürüst adammış, sözünü sakınmayan adammış..
Dobra dobra konuşmuş..
‘Şimdi biz onları fişliyoruz’ demiş.. Diyen AKP Milletvekili Avni Doğan..
Çok merak ettim, fişlere ne yazıyorlar acaba!
Demokratikleşmenin neresine koyuyorlar..
* * *
‘Fiş’le tanışıklığımız çok eskilere dayanır. İlkokul birinci sınıfa.. Okuma yazma öğrenme günlerine.. Öğretmenler ha babam ‘fiş’ verirlerdi..
Memleketin bir meselesini konuşmaya başlıyorsun.. En güncel olandan.. Mesela Erzincan hadisesinden..
Öyle gizli saklı yerde değil, televizyon ekranında..
Söze şöyle başlıyorlar..
28 Şubat postmodern darbesi..
Konumuz Erzincan diye hatırlatsan da fark etmez.. Şablon belli.. Konuşma şöyle sürüyor..
367 garabeti var ya 367..
İsmailağa örgütü silahlı mı değil mi diye araya girip konuya çekmeye çalışsan bile nafile..
Öyle bir toz bulutu kaldırıldı ki, neyin ne olduğu anlaşılmaz hale geldi.. Bu meselenin aslı astarı nedir diyen yok..
Büyük büyük laflar ediliyor.. Bol miktarda demokrasiden, Anayasa’yı ihlalden, yargı bağımsızlığından, yetki aşımından falan bahsediliyor da kavganın neden çıktığını söyleyen yok..
Kısaca bakalım..
* * *
Erzincan Başsavcısı, İsmailağa cemaatiyle ilgili soruşturma başlatıyor.. Uzun sürüyor.. Çok sayıda telefon dinleniyor.. Birtakım belgeler toplanıyor.. 7-8 kişi tutuklanıyor..
Tutuklama kararıyla birlikte Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı devreye giriyor.. ‘Dosyaya artık ben bakacağım’ diyor..
Niye?
Siz de korkun.. Çünkü korkunç!.. Yargının bölündüğü, siyasallaştığı, ideolojik yaklaştığı patlayan yanardağın alevleri gibi üzerimize dökündü..
Derimiz kavruldu, ciğerimiz dağlandı..
Son kale..
Yargı kalesi de delik deşik oldu..
Düştü!..
* * *
Bugünkü gazetelerin manşetlerine bakın.. Yorumlara!.. Bölünmüşlüğün fotoğrafını göreceksiniz..
Gerçek mi, dedikodu mu, yakıştırma mı bilmiyorum.. Kulaktan kulağa fısıldanan şuydu..
Muhalefetiyle Erdoğan’ı en çok kızdıran kişi; Saadet lideri Numan Kurtulmuş’tur..
Dün bir grup gazeteciyle sabah kahvaltısında iki saat boyunca beraber olduk..
Kanaatim şu..
O söz yakıştırma, dedikodu falan değil galiba gerçek!..
Niye mi?
Kurtulmuş, hedefi 12’den vuran öyle sözler söyledi ki.. AKP’ye neden muhalefet ettiğini sakin sakin öyle güzel anlattı ki.. Rotasını o kadar iyi izah etti ki..
Geçenlerde Başbakan’ın söylediği ‘bu ülke sahipsiz değil’ sözü üzerine ‘bu ülkenin sahibi kimdir’ diye sormuştum..
Cumhurbaşkanı mı, Meclis Başkanı mı? Başbakan mı?
Asker mi, polis mi?
Sen mi, ben mi?
Demiştim..
* * *
Pazar günü bir mail aldım.. Acısını hâlâ yüreğinde hissettiği belli olan okur şu satırları yazıyor ve soruyordu: Bu vatan kimin?