CHP’deki zoraki evlilikmiş ki ilk sarsıntıda gümbürdedi.. Meğer gaz, fren, debriyaj arasında uyum yokmuş, akort yokmuş..
Şanzıman dağıttılar..
Araba şahin görünümlü faytonmuş meğerse!.. Gıcır gıcır kaportanın içi dandikmiş!..
Erken oldu, iyi oldu..
Tamirat için, kaportayı düzeltmek, motoru yenilemek, orasını burasını yenilemek için zaman var.. Yarış taa haziranda..
*
CHP’nin hali özetle şudur:
Yargıtay Başsavcısı yıllardır AKP ile uğraşıyor.. Kapatmak için elinden geleni yaptı.. Yüzlerce sayfa belge topladı, devasa iddianame yazdı, dava açtı.. Parti bu kişiler yüzünden kapatılacak diye liste yayınladı..
AKP’ye bir şey olmadı..
Herkes dimdik durdu.. Kimse kimseyi suçlamadı..
Aynı Başsavcı CHP’ye uyarı yazısı yazdı.. Ne iddianame ne dava.. İki satırlık tüzüğü uygulayın yazısı..
CHP karnıyarık gibi ortadan ikiye bölündü!..
Hatta üçe..
Yumruklar havada uçuşuyor.. Çevik Kuvvet’lik oldular!..
Partinin dışı başka, içi başkaymış demem bundandır.. Zoraki selamlaşma, zoraki tokalaşma, zoraki sohbet, zoraki omuz omuza durma hali mevcutmuş..
Herkes, ötekine içinden kalayı basıyormuş, küfrü sallıyormuş..
Yok öyle değildi demeyin; iki satırlık uyarı gerçeği ayna gibi ortaya çıkardı..
*
Meğer o devasa genel merkez binasında, o akıllı binada hiç de akıllı işler yapılmazmış..
Herkes birbirinin kuyusunu kazmak için kürek sallarmış..
*
Bu kavga ideolojik değildir.. Bu kavga partiyi kim yönetecek kavgasıdır.. Dükkânın anahtarı kimde olacak kavgası?
Biliyorsunuz dükkânın anahtarı kimdeyse patron odur!..
Patronluk kavgasıdır bu.. Genel Sekreter mi, Genel Başkan mı patron olacak?
Bu kadar sert, bu kadar kıran kırana, bu kadar öldürücü geçmesinin bir sebebi seçime yedi ay kalmasındandır..
Ne ilgisi mi var?
Var; bu maçı alan, genel merkeze hâkim olan, milletvekili listesini hazırlayacak.. İstediğini seçilecek yere koyacak, istediğini liste dışı bırakacak..
Hâkimiyetini pekiştirecek..
Yani kavga 2011’den sonraki yılları da kapsıyor.. Toptan yapılıyor..
12 yaşındaki çocuklara çektirdiklerine bakın..
Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, SBS denilen bir uygulama çıkarmıştı.. Çocuklar altıncı sınıftan itibaren her yıl sınava gireceklerdi.. Altıda, yedide, sekizde..
Okul çocuğu değil, dershane çocuğu olacaklardı.. Oldular da..
Aradan zaman geçti, Çelik gitti, yerine Çubukçu geldi, bu yılın haziran ayının son günü zehir zemberek bir açıklama yaptı:
Bu sistem çocukların sosyal yaşamını olumsuz yönde etkilemiştir..
Eğitim değil, sınav odaklı hale getirdi.. Okul dışı kaynaklara yönelim arttı.. Çocuklar aşırı stres altında kaldı..
Bunları söyledi ve SBS’yi kaldırdı..
*
Haklıydı.. 11 yaşındaki çocuklar, sınav kurbanı olmuştu.. Ne cumartesileri kalmıştı ne pazarları.. Futbolun yerini fen testi, sinemanın yerini sosyal testi almıştı..
Yorgunluktan yere bakar hale gelmişlerdi..
O günlerde (29 Haziran) oğlumu kobay yapmışlar diye bir yazı kaleme almıştım..
Oğlumun kaybolan iki yılını kim geri verecek, oğluma kobay olduğunu nasıl söyleyeceğim demiştim..
Yok mu bu işin sorumlusu diye sormuştum..
Görevi gereği hemen her konuda konuşan bu sistemin mimarı Hüseyin Çelik’in çıtı çıkmadı..
*
Bakan Çubukçu SBS’yi yerin dibine batırarak iptal etmişti ama bıçak gibi kesip atmamıştı..
Bu yıl altıncı sınıflar sınavına gireceklerin çilesi bitmemişti.. SBS’den mezun olana kadar eziyete devam kararı çıkmıştı..
O gün (1 Temmuz) bu çocukların suçu ne diye sordum?
Madem çocukların sosyal yaşamını olumsuz yönde etkiliyor.. Geride kalan 1 milyon çocuğa acıyın dedim.. 2 milyona yakın çocuk yandı, bari bunları kurtarın dedim..
*
Dün Danıştay, yedinci sınıflar sınavını durdurdu.. Dikkat, iptal etmedi durdurdu..
Eğitimin haline bakın!.. Sınav var mı yok mu belli değil.. Yıla sınav heyecanıyla başlayan bu çocuklara yazık değil mi? Ailelerinin dershanelere ödedikleri paralara yazık değil mi?
Daha 12 yaşındalar.. Onlara bu eziyeti çektirmek günah değil mi?
Eyy Çubukçu..
Eyy Çelik..
Yok mu bi sözünüz!..
Salih’ten Başbakan karikatürü bekliyoruz
Herkes soruyor, Salih ne olacak?
Hangi Salih!..
Karikatürist olan, Sabah’ın birinci sayfasına CHP liderini dansöz olarak çizen, atv Haber’de dansöz gibi oynatan Salih..
Aynı zamanda hükümet yanlısı Medya Derneği Başkanı olan Salih..
Ne yapmalı?
Hürriyet’in Başyazar’ı kantarın topuzunu kaçırdığı için özür diledi..
Kesmedi.. İstifa etti..
Salih de aynısını yapmalı mı?
Özür ve istifa..
Hayır.. Salih yerinde kalsın, özür dilemesin.. Ama aynı kıvamda, aynı seviyede, aynı tonda, aynı üslupta bir Başbakan karikatürü de patlatsın..
atv’de de oynatsın..
Eşitlik sağlansın..
*
Bundan sonrası Başbakan ile Salih’in arasındaki mesele olur.. Başbakan, Salih bizdendir diye sineye mi çeker, bu ne rezalet diye kükrer mi, grup konuşmasının bir bölümünü bu karikatüre mi ayırır, yüklü bir tazminat davası mı açar bilemem..
O da Salih’in meselesi..