Cumhurbaşkanı Gül’ün Meclis konuşması çok beğenilmiş..v Ben de beğendim..
Ama çok rahat bir şekilde, içime sindirerek; ‘Her geçen gün Çankaya’yı çok daha iyi dolduruyor. Bir akil adam konumuna oturuyor’ diyemiyorum..
Acelecilik yapmak istemiyorum..
Rezervim var!..
Yargıdaki tutuklama hastalığını gündeme getirmesi.. Barajın düşürülmesini istemesi.. AB rotası çizmesi güzel şeyler.. Kürt sorunu için söyledikleri yerinde tespitler..
Eee daha ne diyeceksiniz!
Söylem güzel de ben icraatı da görmek istiyorum!..
Acelecilik yapmama nedenim bu..
*
‘Demokrasilerde çoğunluğun yönetim yetkisinin sınırsız olmadığı gerçektir’ diyen Cumhurbaşkanı’ndan ilk uygulamayı kendisinin yapmasını beklemek hakkımız..
Akil adamlık için gerekli!..
Misal, yüzde 42’nin içinde de, o görevleri hakkıyla yapacak kişiler vardır.. Yüzde 42 de bu ülkenin vatandaşı.. Yüzde 42’nin içinde çok iyi yetişmiş kişiler var..
Bugüne kadar görmedi, tercih etmedi, Meclis konuşmasından sonra belki tercih eder..
Hem; siyasetçilerden siyaset dilinin yenilenmesini isteyen Cumhurbaşkanı atamalarda takım tutma alışkanlıklarına son verilmesinin öncüsü olsa güzel, hoş olmaz mı?
Ufuk açmaz mı?
Eskiden de böyleydi demeden.. Bizden sizden anlayışına son verse..
*
Cumhurbaşkanı, HSYK’ya dört üye atayacak.. Bakalım o atamalar Meclis konuşmasında çizdiği çerçeveye uyacak mı, uymayacak mı?
O başka, bu başka mı denilecek..
*
Alkışlamak için acele etmememin nedeni budur..
Konuşma dört dörtlük de bakalım uygulama ne getirecek?
İcraat yani.. Görelim..
Kebapçıda fasılla yeni kimlik arayışı
Düne kadar, Türk Sanat Müziği’ne burun kıvıranların..
Evinde bir tek plak, kaset veya CD dahi tutmayanların..
Girdikleri ortamlarda çalınınca bu ne ya diyenlerin.. Bu da çekilir mi söylemi çekenlerin..
Koşa koşa fasıl dinlemeye gitmelerine şaşıyorum.. Dağ başındaki kebapçıya gidiyorlar, ayran, şalgam yudumlayarak saz semaisi dinliyorlar!..
Nedir bu?
Bir gruba dahil olma çabası mı, yeter artık bizi de alın dilekçesi mi, biz de sizdeniz ilanı mı, iktidara yakın duranlara yakın görünme gayreti mi, yeni siyasi kimlik talebi mi?
Yok inanmam..
Vallahi seviyoruz, billahi seviyoruz demeyin.. Geçmişinizi biliyoruz..
Bağcılar’daki kebapçıya koşmanın fasıl dinlemenin ötesinde bir anlamı var..
Nedir o!..
Hakemin içinden gelmiş..
Gazetede okuduğum en gırgır haberdi.. Fenerbahçe’nin ikinci golü Aykut’a çarparak ağlarla buluştu ya.. Aykut debelenmese top paralel gidecekti, ters vuruş kendi kalesine attı..
Maçın hakemi, golü orta yapan Niang’a yazmış!..
Kaleye vuran değil, altı pasa ortalayan Niang’a..
Ne diyelim, içinden gelmiş herhalde.. Yalnız şöyle bir sorun var; ya Niang bir golle gol kralı olursa!
Başörtüsü mü.. Türban mı..
Memlekette böyle bir ayrım var.. Türban türü bağlayış şekline türban diyenlerle tümünü başörtüsü olarak adlandıranlar ayrımı..
Başbakan başörtüsü diyor..
CHP lideri türban..
*
Köşe yazılarını okuyun, TV konuşmalarına kulak kabartın.. Kimin ne düşündüğünü o sihirli kelimeden anlarsınız.. Daha ilk cümleden..
Türban mı diyor, başörtüsü mü?
Gerisi çoğu zaman malum..
(Şöyle bir fark var.. Türbana türban deyip yasağa karşı olanlar var ama türbanı başörtüsü diye adlandırıp başörtüsüne soğuk duran yok.)
Bir zamanlar PeKaKa diyenlerle PeKeKe diyenlerin ayrıştığı gibi.. Daha önce de bıyık vardı..
(Eskiden türban takan da türbana türban derdi, türban mitingleri, yürüyüşleri yapılırdı.. Birdenbire türbana türban denmez oldu)
*
Küçük bir ilavem daha var.. Geçen hafta türban-başörtüsü meselesi gündeme gelince.. Erdoğan-Kılıçdaroğlu karşılaşmasında mevzu olunca haber kanalları hemen üstüne atladı..
O bildik..
O gına getiren tartışma kaldığı yerden aynı hırsla, aynı şiddetle ve aynı bağırış çağırışla başladı..
Bir gecede 10 yıl önceye döndük..